Lacivert dergisinin son sayısındaki başlıklardan biri : “Süper kahramanların gizli Yahudi kimlikleri”. Yazının giriş cümleleri ise şöyle:
Küresel bir pazara dönüşen süper kahraman karakterleri evrensel değerleri temsil ediyor görünebilir ancak büyük kısmının kimliklerinin arka planı çoğu mülteci Yahudi yazarçizerlerinin gelenek, kültür ve inanç kodları ile işlendi. Özellikle ilk süper kahramanların…
Dergi Siyasal İslamcı bir çizgide yayın yapmakta ve bu ideoloji için ‘Yahudi’ demenin ne demek olduğu bilindiğinde ve de böyle iddialı cümlelerle yazıya başlandığında tumturaklı başlığın içeriğini dolduracak sağlam bilgiler, kanıtlar bekliyor insan doğal olarak. Ama yazıyı detaylı okuduğumuzda tek bulabildiğimiz çizgi roman dünyasına oldukça yabancı bir kalemin önyargılarından ve kulaktan dolma bilgi kırıntılarından inşa ettiği bir komplo teorisi. Örnekler verelim hemen:
Aslında bu öncü Yahudi çizer neslinin tıpkı kendi halkları gibi yüz yüze kaldıkları, gerçek kimliğini gizleyerek toplumla kaynaşma mecburiyeti ürettikleri çizgi roman karakterlerinin çift kimlikli yapısının da temellerini oluşturacaktı. Bunların çizdiği ilk süper kahramanlar da kendi ortamlarına uyum sağlamak için tıpkı gerçek hayattaki çizer ve tasarımcıları gibi asıl kimliklerini büyük ölçüde gizlemek ve ikili bir hayat yaşamak durumundaydılar.
Yazarın Superman ve Batman gibi kahramanların çift kimlikliklerini oluşturan tek nedenin Yahudilerin yeni kıtada kimliklerini gizlemesi olarak sunması daha önceki çift kimlikli- gizli kimlikli kahramanlardan haberi olmadığını göstermekte. Bu kahramanlar yoktan var edilmediler, koskoca bir literatürün öncülleri olan kimi çizgi roman kahramanlarının ve pulp hikâye-roman kahramanlarının üstlerine inşa edildiler. Kızılmaske, The Shadow, Doc Savage, Mandrake, Zorro, The Spider gibi kahramanlar gizli kimlikler, maskeler, taytlar, pelerinler, sidekickler, gizli üstler gibi süper kahraman çizgi romanlarının temel unsurlarını kullanmaya Superman ve Batman’den önce çoktan başlamıştı bile. Pek çok çizgi roman kahramanı gibi Superman ve Batman de bu öncüllerinden aldıkları kimi unsurları harmanlayarak ortaya çıktılar. Ama yazar bunları görmezden geliyor zira ya çizgi roman dünyasına uzak olmasından ya da önyargılarından dolayı çıktığı yolda amaçlarına uygun bir hikaye kurguluma derdinde.
20'nci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren ortaya çıkmaya başlayan üstüngüçlere sahip karakterlerin asıl esin kaynağının, gerçek köklerinden ve yurtlarından koparak yabancı oldukları bir topluma uyum sağlamaya çalışan göçmen Yahudiler olduklarını söylemek hiç de abartılı sayılmaz.
Elbette abartı sayılır hem de büyük ve cahilce bir abartı zira tek süper güçlü kahramanları yaratanlar Yahudi kökenliler değildir, aynı dönem kimi bugüne dek varlığını sürdüren kimi tozlu sayfalarda kalan pek çok kahraman yaratılmıştır. Üstün güçlü kahraman prototipi ise insanlık kadar eskidir. En eski mitlerimizden, efsanelerimizden itibaren Gılgamış’tan Herkül’e Samson’dan Zaloğlu Rüstem’e kadar insanüstü güçlerle donanmış kahramanların hikâyelerini tekrar tekrar anlatmaktadır insanlık.
1930'lara gelindiğinde çizgi roman başlı başına bir sektör olma yoluna girmiş ve bu sektörü büyük ölçüde 1910-20 arasında ABD'ye gelen Yahudi göçmenlerin çocukları yönlendirmeye başlamıştı. The Spirit adlı süper kahramanın çizeri Will Eisner, Superman'ı çizen Jerry Siegel ve Joe Shuster, Batman'ın Bob Kane takma adını kullanan çizeri Robert Kahn ve Örümcek Adam, Hulk, Fantastik Dörtlü'nün tasarlayıcıları Jack Kirby adıyla bilinen Jacob Kurtzberg-Max Ginsburg ikilisi ile geçtiğimiz haftalarda 95 yaşında ölen Stan Lee ya da gerçek adıyla Stanley Martin Lieber bunların başlıcalarıydı.
Yazar kurgusuna uygun olarak saydığı isimleri kalabalıklaştırmak için nesil farklarını göz ardı ediyor. Tüm isimleri bir araya yığıp sayarken Yahudi olmayıp çizgi romana yön veren bir sürü başka ismi elbette atlıyor. Saydığı isimlerin kimisi için Yahudilik gerçekten kimliklerinin bir parçası iken kimisi için ise sadece ailelerinin geçmişinde kalan bir hatıra olmaktan öteye bir anlamı yok. Ama yazar için aradaki farkları yok sayıp hepsini ayni kefeye koymak, genelleme yapmak daha kestirme bir yol.
Dolayısıyla dünyanın insanüstü güçlerle donanmış bu yeni kahramanlarının geri plandaki kodları büyük ölçüde çizerlerinin kimliklerinin yanı sıra Eski Ahit'e, Kabala'ya veya efsanevi dinî figürlerin güncel bir yorumuna dayanıyordu. 20'nci yüzyılda ortaya çıkan bu kurgu süper kahramanların ilk esin kaynağını ise Yahudi efsanelerinde Golem adıyla geçen kilden yapılmış ve alnına konulan bir yazılı muska ile hizmetkâr ve koruyucu hâline gelen insansı ancak ruhu olmayan bir varlık oluşturuyordu. Spirit'in çizeri Will Eisner bunu açıkça şöyle ifade ediyordu: "Praglı Yahudileri korumak için bir haham tarafından şekillendirilen Golem, tüm süper kahraman mitolojisinin öncüsüdür. Asırlardır Avrupa'da baskı ve zulümlere uğrayan Yahudiler kendilerini karanlık güçlerden koruyabilecek bir kahramana ihtiyaç duyuyorlardı. Bu kahramanı ise Siegel ile Shuster icat etti: Superman…"
Eisner’in yorumu bir çizgi roman üstadı olarak elbette önemlidir ama adi üstünde bir yorumdur, kişisel bir görüştür; mutlak hakikat olmaktan uzaktır. Daha önce belirttiğimiz gibi süper kahramanların kökenlerine bakmak için mitolojinin kendisine bakmak yeterlidir. Her biri farklı düzeyde farklı güçlere sahip Tanrıların hikayelerini, birbirleriyle, ölümlülerle ve yari-tanrilarla mücadelelerini anlatan Yunan Mitolojisinden İskandinav mitolojisine eski çok tanrılı hikayelerdir süper kahramanların kökenleri. Bunda dolayıdır ki Thor’dan Loki’ye Herkül’den Ares’e sayısız mitolojik figür çok doğal bir biçimde süper kahramanların dünyasına eklemlenmiştir. Golem bir yaratıcıya bir kahraman yaratmak için belki ilham vermiştir ama böyle bir genelleme yapmak saçmalıktır.
İki göçmen çocuğu Jerry Siegel ve Joe Shuster'in 1934'te tasarladıkları ve 1938'de Cleveland'da yayınladıkları Action Comics'in birinci sayısıyla sahneye çıkan Çelik Adam yani Superman, süper kahramanların ilk ve en İbrani özelliklere sahip olanıydı. Yok olmaktan kurtulması için ailesi tarafından bir sepet içinde Nil Nehri'ne bırakılan Hz. Musa'nın modern bir uyarlamasıydı adeta. Bu ilk süper kahraman ve ailesinin orijinal adı da İbranice'den alınmıştı: Kal-El "Tanrının Nuru" ya da ışığı anlamına geliyordu. Superman'ın babasının adı olan Jor-El de yine İbranice "or" (ışık, aydınlık) ve "El" (Tanrı) kelimelerinden esinleniyordu. Çizerleri bu karaktere Hz. Musa'nın tüm temel özelliklerini yansıtıyordu: Yok olmanın eşiğinde bir toplum ve medeniyet; nehire bırakılan sepete karşılık uzaya salınan küçük bir mekikle ailesinden kopan yalnız çocuk; türünün son umudu, faziletli bir birey, halkı için fedakâr, seçilmiş kişi; karşısında en güçlü orduların ve silahların etkisiz kaldığı, yenilmez ve bir millet için ilham kaynağı olacak güçlü bir kahraman… Üstelik bu kahraman Yahudi dinindeki "Tikkun Olam"adı verilen "dünyayı düzeltme, ihya etme" kavramının da büyük bir temsilcisiydi.
Beşiğe koyma miti dışında Superman’le Musa’nın hiçbir ortak özelliği yoktur. Musa halkını kurtarmak misyonunu üstenmişken Superman halkını zaten kaybetmiştir. Kendine bambaşka bir gezegende yeni bir misyon inşa etmektedir. Musa bir dini ve siyasi bir lider olma yolundayken Superman’in bununla en ufak ilgisi yoktur. Beşik miti ise Musa’ya ait olduğu kadar birçok başka kültüre de ait genel bir motiftir. Yahudilerin bu motifi Sargon’un doğum hikâyesinden aldıkları bilinmektedir. İnsanlığın ortak malı bir kültürel motiftir. Campell meşhur kitabi Kahramanın binbir yüzünde sıraladığı kahramanın ortak hikâyeleri, motifleri sıralamasında ilk motif kahramanın doğuş hikayesinin olağan üstü olmasıdır. Bu ya bakire bir doğumdur ya bir kaçış-kehanet söz konusudur, ya da benzeri bir olağan üstü motiftir. Yaşamı sıra dışı olacak kahramanın doğuş hikayesi de sıra dışı olmalıdır.
Yahudi süper kahramanların ilk ilham kaynağı olan kilden yapılmış koruyucu dev adam Golem efsanesi bu defa doğrudan The Thing olarak beliriyordu. Üstelik Taş Adam'a dönüşen Benjamin Jacob Grimm karakteri adından da açıkça anlaşılacağı gibi Yahudi kimliğini gizlemek zorunda kalmıyor ve ilk doğrudan Yahudi süper kahraman oluyordu.
Yazarın fantastik dörtlü ve The Thing i okumadığı anlaşılmakta, "The Thing" Yahudi kimligine ragmen tastan bir bedene sahip olsa da iradesi olan bir insandır neticede. Ve de buyuk bir dramin icindedir. Golem ise yaratıcısının komutlarını yerine getirmek için tasarlanmış, kendi iradesine sahip olmayan, ruhsuz bir bedeni simgeleyen robotumsu bir yaratıktır. Aralarında yüzeysel bir benzerlik dışında en ufak ortak yan bulunmamaktadır.
Balığın karnında hayatta kalan Hz. Yunus kıssasından ilhamla hikâyesi oluşturulan ve Rimbor adlı gezegenden gelip bir uzay balinası sayılabilecek ultra enerji varlığı tarafından yutulduktan sonra kozmik güçlere kavuşan, Superman'ın çizeri Siegel'in eseri Jo Nah ya da Ultra Boy; yazar Paul Levitz tarafından bir İbrani gibi tasarlanan ve radyoaktif bir meteor nedeniyle insanüstü büyüme gücüne kavuşarak Colossal Boy'a (Devasa Delikanlı) dönüşen Gim Alon; Atom Smasher'a dönüşen Albert Rothstein; Firestorm adlı kahraman olan Martin Stein; Dr. Harleen Quinzel'ken süper güçlerle donanan Harley Quinn; Alice Cohen tarafından yönlendirilen bir Golem olan Monolithe mesela… Küresel Muhafızlar'a katılarak süper kahraman Seraphin'e dönüşen Chaim Lavon; Katolik bir baba ile Yahudi bir annenin oğlu olan Wesley Dodds ya da süper kahraman adıyla 1940'larda çizilen DC Comics'in Sandman'ı; dindar olmamakla birlikte Yahudi kimliği bilinen Songbird lakaplı Melissa Gold; Reformcu Yahudilik hareketi mensubu Jef ve Rebecca Kaplan çiftinin oğlu olarak doğan ve Wiccan'a dönüşen Billy Kaplan; X-Men topluluğundan asıl adı Wanda Maximoff olan ScarlettWitch ve Quicksilver lakaplı Pietro Maximoff da İbrani kimlikleri ihmal edilmemiş ya da Yahudilikle akrabalık bağı bulunan birçok süper kahraman arasında burada zikredebildiklerimizin bir kısmı.
Yazar artık çok bilinen kahramanlardan yeterli derecede isim bulamamış, ya da bulduklarından üretmek istediği komplo teorileri için yeterli malzeme bulamamış olacak ki artık yüzlerce süper karakterin bulunduğu Amerikan çizgi roman evrenlerinden B ve C listelerinden internetten bulduğu isimleri saymaktadır; bunların çoğunu okumadığına bahse girilebilir. Oysa uzun suredir arz-talepler göre hareket eden bir sektör olan çizgi roman piyasası ve artık çeşitliği yansıtma derdinde olan yayınevleri her dinden her etnik kökenden ve cinsel kimlikten kahramanlar yaramaktadır zaten (buna bol miktarda Müslüman karakter de dahildir).
Süper kahramanların Yahudi geleneği mirası Jewish Publication Society tarafından 2008'de yayınlanan Ariel Kaplan imzalı From Kraków To Krypton (Krakov'dan Kripton'a) adlı bir kitapta işlenmekten de geri kalmadı. 2009'da Up, Up and Oy Vey: Yahudi Tarihi, Kültürü ve Değerleri Çizgi Roman Kahramanlarını Nasıl Etkiledi adlı bir kitap yayımlayan Brooklynli haham Simcha Weinstein da birçok ünlü süper kahramanın çizerlerinin Yahudi olduğunu ve karakterlerinin Yahudi değerlerinden, Hz. Musa ve Hz. Davut gibi büyük zatlar ile Golem ve Samson gibi efsanevi figürlerden esinlenerek oluşturduklarını belirtiyordu.
Yahudilik kimliği adına hareket eden bazı kalemlerin süper kahramanları sahiplenmek istemesinin anlaşılır bir yönü vardır; nihayetinde ortada oldukça başarılı bir is vardır ve ovunmek icin bunu kendi dini-milli kimlikleri adına sahiplenmek isteyenler her zaman çıkacaktır. Ote yandan çizgi roman da diğer sanat dalları gibi zaman zaman propaganda amacıyla kullanılmıştır elbette. Lakin yazarın da ayni iddiaya destek vermesinin nedeni basta söylediğimiz gibi bu “yabancı” kahramanların aslında nasıl Yahudi kültür ve değerlerinden neşet ettiğini, nasıl “Yahudi” olduklarını (büyük Yahudi komplosunun bir parçası olduklarını) ispat etmek istemesidir. Oysa bunu ispat edemediği gibi kahramanların Yahudi değerleri adına neyi savunduklarını da gösterememiştir: klasik donem kahramanları hemen herkes tarafından savunulabilecek, benimsenebilecek evrensel ahlaki prensiplerin yanındadır. Sevilmelerinin bir nedeni de budur.
.