22 Mart 2019 Cuma

Siyasal Islamcilar Comics okursa...

Lacivert dergisinin son sayısındaki başlıklardan biri : “Süper kahramanların gizli Yahudi kimlikleri”. Yazının giriş cümleleri ise şöyle: 

Küresel bir pazara dönüşen süper kahraman karakterleri evrensel değerleri temsil ediyor görünebilir ancak büyük kısmının kimliklerinin arka planı çoğu mülteci Yahudi yazarçizerlerinin gelenek, kültür ve inanç kodları ile işlendi. Özellikle ilk süper kahramanların…

Dergi Siyasal İslamcı bir çizgide yayın yapmakta ve bu ideoloji için ‘Yahudi’ demenin ne demek olduğu bilindiğinde ve de böyle iddialı cümlelerle yazıya başlandığında tumturaklı başlığın içeriğini dolduracak sağlam bilgiler, kanıtlar bekliyor insan doğal olarak. Ama yazıyı detaylı okuduğumuzda tek bulabildiğimiz çizgi roman dünyasına oldukça yabancı bir kalemin önyargılarından ve kulaktan dolma bilgi kırıntılarından inşa ettiği bir komplo teorisi. Örnekler verelim hemen: 

Aslında bu öncü Yahudi çizer neslinin tıpkı kendi halkları gibi yüz yüze kaldıkları, gerçek kimliğini gizleyerek toplumla kaynaşma mecburiyeti ürettikleri çizgi roman karakterlerinin çift kimlikli yapısının da temellerini oluşturacaktı. Bunların çizdiği ilk süper kahramanlar da kendi ortamlarına uyum sağlamak için tıpkı gerçek hayattaki çizer ve tasarımcıları gibi asıl kimliklerini büyük ölçüde gizlemek ve ikili bir hayat yaşamak durumundaydılar.

Yazarın Superman ve Batman gibi kahramanların çift kimlikliklerini oluşturan tek nedenin Yahudilerin yeni kıtada kimliklerini gizlemesi olarak sunması daha önceki çift kimlikli- gizli kimlikli kahramanlardan haberi olmadığını göstermekte. Bu kahramanlar yoktan var edilmediler, koskoca bir literatürün öncülleri olan kimi çizgi roman kahramanlarının ve pulp hikâye-roman kahramanlarının üstlerine inşa edildiler. Kızılmaske, The Shadow, Doc Savage, Mandrake, Zorro, The Spider gibi kahramanlar gizli kimlikler, maskeler, taytlar, pelerinler, sidekickler, gizli üstler gibi süper kahraman çizgi romanlarının temel unsurlarını kullanmaya Superman ve Batman’den önce çoktan başlamıştı bile. Pek çok çizgi roman kahramanı gibi Superman ve Batman de bu öncüllerinden aldıkları kimi unsurları harmanlayarak ortaya çıktılar. Ama yazar bunları görmezden geliyor zira ya çizgi roman dünyasına uzak olmasından ya da önyargılarından dolayı çıktığı yolda amaçlarına uygun bir hikaye kurguluma derdinde.



20'nci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren ortaya çıkmaya başlayan üstüngüçlere sahip karakterlerin asıl esin kaynağının, gerçek köklerinden ve yurtlarından koparak yabancı oldukları bir topluma uyum sağlamaya çalışan göçmen Yahudiler olduklarını söylemek hiç de abartılı sayılmaz.

Elbette abartı sayılır hem de büyük ve cahilce bir abartı zira tek süper güçlü kahramanları yaratanlar Yahudi kökenliler değildir, aynı dönem kimi bugüne dek varlığını sürdüren kimi tozlu sayfalarda kalan pek çok kahraman yaratılmıştır. Üstün güçlü kahraman prototipi ise insanlık kadar eskidir. En eski mitlerimizden, efsanelerimizden itibaren Gılgamış’tan Herkül’e Samson’dan Zaloğlu Rüstem’e kadar insanüstü güçlerle donanmış kahramanların hikâyelerini tekrar tekrar anlatmaktadır insanlık.

1930'lara gelindiğinde çizgi roman başlı başına bir sektör olma yoluna girmiş ve bu sektörü büyük ölçüde 1910-20 arasında ABD'ye gelen Yahudi göçmenlerin çocukları yönlendirmeye başlamıştı. The Spirit adlı süper kahramanın çizeri Will Eisner, Superman'ı çizen Jerry Siegel ve Joe Shuster, Batman'ın Bob Kane takma adını kullanan çizeri Robert Kahn ve Örümcek Adam, Hulk, Fantastik Dörtlü'nün tasarlayıcıları Jack Kirby adıyla bilinen Jacob Kurtzberg-Max Ginsburg ikilisi ile geçtiğimiz haftalarda 95 yaşında ölen Stan Lee ya da gerçek adıyla Stanley Martin Lieber bunların başlıcalarıydı.

Yazar kurgusuna uygun olarak saydığı isimleri kalabalıklaştırmak için nesil farklarını göz ardı ediyor. Tüm isimleri bir araya yığıp sayarken Yahudi olmayıp çizgi romana yön veren bir sürü başka ismi elbette atlıyor. Saydığı isimlerin kimisi için Yahudilik gerçekten kimliklerinin bir parçası iken kimisi için ise sadece ailelerinin geçmişinde kalan bir hatıra olmaktan öteye bir anlamı yok. Ama yazar için aradaki farkları yok sayıp hepsini ayni kefeye koymak, genelleme yapmak daha kestirme bir yol.  

Dolayısıyla dünyanın insanüstü güçlerle donanmış bu yeni kahramanlarının geri plandaki kodları büyük ölçüde çizerlerinin kimliklerinin yanı sıra Eski Ahit'e, Kabala'ya veya efsanevi dinî figürlerin güncel bir yorumuna dayanıyordu. 20'nci yüzyılda ortaya çıkan bu kurgu süper kahramanların ilk esin kaynağını ise Yahudi efsanelerinde Golem adıyla geçen kilden yapılmış ve alnına konulan bir yazılı muska ile hizmetkâr ve koruyucu hâline gelen insansı ancak ruhu olmayan bir varlık oluşturuyordu. Spirit'in çizeri Will Eisner bunu açıkça şöyle ifade ediyordu: "Praglı Yahudileri korumak için bir haham tarafından şekillendirilen Golem, tüm süper kahraman mitolojisinin öncüsüdür. Asırlardır Avrupa'da baskı ve zulümlere uğrayan Yahudiler kendilerini karanlık güçlerden koruyabilecek bir kahramana ihtiyaç duyuyorlardı. Bu kahramanı ise Siegel ile Shuster icat etti: Superman…"

Eisner’in yorumu bir çizgi roman üstadı olarak elbette önemlidir ama adi üstünde bir yorumdur, kişisel bir görüştür; mutlak hakikat olmaktan uzaktır. Daha önce belirttiğimiz gibi süper kahramanların kökenlerine bakmak için mitolojinin kendisine bakmak yeterlidir. Her biri farklı düzeyde farklı güçlere sahip Tanrıların hikayelerini, birbirleriyle, ölümlülerle ve yari-tanrilarla mücadelelerini anlatan Yunan Mitolojisinden İskandinav mitolojisine eski çok tanrılı hikayelerdir süper kahramanların kökenleri. Bunda dolayıdır ki Thor’dan Loki’ye Herkül’den Ares’e sayısız mitolojik figür çok doğal bir biçimde süper kahramanların dünyasına eklemlenmiştir. Golem bir yaratıcıya bir kahraman yaratmak için belki ilham vermiştir ama böyle bir genelleme yapmak saçmalıktır.  



İki göçmen çocuğu Jerry Siegel ve Joe Shuster'in 1934'te tasarladıkları ve 1938'de Cleveland'da yayınladıkları Action Comics'in birinci sayısıyla sahneye çıkan Çelik Adam yani Superman, süper kahramanların ilk ve en İbrani özelliklere sahip olanıydı. Yok olmaktan kurtulması için ailesi tarafından bir sepet içinde Nil Nehri'ne bırakılan Hz. Musa'nın modern bir uyarlamasıydı adeta. Bu ilk süper kahraman ve ailesinin orijinal adı da İbranice'den alınmıştı: Kal-El "Tanrının Nuru" ya da ışığı anlamına geliyordu. Superman'ın babasının adı olan Jor-El de yine İbranice "or" (ışık, aydınlık) ve "El" (Tanrı) kelimelerinden esinleniyordu. Çizerleri bu karaktere Hz. Musa'nın tüm temel özelliklerini yansıtıyordu: Yok olmanın eşiğinde bir toplum ve medeniyet; nehire bırakılan sepete karşılık uzaya salınan küçük bir mekikle ailesinden kopan yalnız çocuk; türünün son umudu, faziletli bir birey, halkı için fedakâr, seçilmiş kişi; karşısında en güçlü orduların ve silahların etkisiz kaldığı, yenilmez ve bir millet için ilham kaynağı olacak güçlü bir kahraman… Üstelik bu kahraman Yahudi dinindeki "Tikkun Olam"adı verilen "dünyayı düzeltme, ihya etme" kavramının da büyük bir temsilcisiydi.

Beşiğe koyma miti dışında Superman’le Musa’nın hiçbir ortak özelliği yoktur. Musa halkını kurtarmak misyonunu üstenmişken Superman halkını zaten kaybetmiştir. Kendine bambaşka bir gezegende yeni bir misyon inşa etmektedir.  Musa bir dini ve siyasi bir lider olma yolundayken Superman’in bununla en ufak ilgisi yoktur. Beşik miti ise Musa’ya ait olduğu kadar birçok başka kültüre de ait genel bir motiftir. Yahudilerin bu motifi Sargon’un doğum hikâyesinden aldıkları bilinmektedir. İnsanlığın ortak malı bir kültürel motiftir. Campell meşhur kitabi Kahramanın binbir yüzünde sıraladığı kahramanın ortak hikâyeleri, motifleri sıralamasında ilk motif kahramanın doğuş hikayesinin olağan üstü olmasıdır.  Bu ya bakire bir doğumdur ya bir kaçış-kehanet söz konusudur, ya da benzeri bir olağan üstü motiftir. Yaşamı sıra dışı olacak kahramanın doğuş hikayesi de sıra dışı olmalıdır. 

Yahudi süper kahramanların ilk ilham kaynağı olan kilden yapılmış koruyucu dev adam Golem efsanesi bu defa doğrudan The Thing olarak beliriyordu. Üstelik Taş Adam'a dönüşen Benjamin Jacob Grimm karakteri adından da açıkça anlaşılacağı gibi Yahudi kimliğini gizlemek zorunda kalmıyor ve ilk doğrudan Yahudi süper kahraman oluyordu. 

Yazarın fantastik dörtlü ve The Thing i okumadığı anlaşılmakta, "The Thing" Yahudi kimligine ragmen tastan bir bedene sahip olsa da iradesi olan bir insandır neticede. Ve de buyuk bir dramin icindedir. Golem ise yaratıcısının komutlarını yerine getirmek için tasarlanmış, kendi iradesine sahip olmayan, ruhsuz bir bedeni simgeleyen robotumsu bir yaratıktır. Aralarında yüzeysel bir benzerlik dışında en ufak ortak yan bulunmamaktadır.  


Balığın karnında hayatta kalan Hz. Yunus kıssasından ilhamla hikâyesi oluşturulan ve Rimbor adlı gezegenden gelip bir uzay balinası sayılabilecek ultra enerji varlığı tarafından yutulduktan sonra kozmik güçlere kavuşan, Superman'ın çizeri Siegel'in eseri Jo Nah ya da Ultra Boy; yazar Paul Levitz tarafından bir İbrani gibi tasarlanan ve radyoaktif bir meteor nedeniyle insanüstü büyüme gücüne kavuşarak Colossal Boy'a (Devasa Delikanlı) dönüşen Gim Alon; Atom Smasher'a dönüşen Albert Rothstein; Firestorm adlı kahraman olan Martin Stein; Dr. Harleen Quinzel'ken süper güçlerle donanan Harley Quinn; Alice Cohen tarafından yönlendirilen bir Golem olan Monolithe mesela… Küresel Muhafızlar'a katılarak süper kahraman Seraphin'e dönüşen Chaim Lavon; Katolik bir baba ile Yahudi bir annenin oğlu olan Wesley Dodds ya da süper kahraman adıyla 1940'larda çizilen DC Comics'in Sandman'ı; dindar olmamakla birlikte Yahudi kimliği bilinen Songbird lakaplı Melissa Gold; Reformcu Yahudilik hareketi mensubu Jef ve Rebecca Kaplan çiftinin oğlu olarak doğan ve Wiccan'a dönüşen Billy Kaplan; X-Men topluluğundan asıl adı Wanda Maximoff olan ScarlettWitch ve Quicksilver lakaplı Pietro Maximoff da İbrani kimlikleri ihmal edilmemiş ya da Yahudilikle akrabalık bağı bulunan birçok süper kahraman arasında burada zikredebildiklerimizin bir kısmı.

Yazar artık çok bilinen kahramanlardan yeterli derecede isim bulamamış, ya da bulduklarından üretmek istediği komplo teorileri için yeterli malzeme bulamamış olacak ki artık yüzlerce süper karakterin bulunduğu Amerikan çizgi roman evrenlerinden B ve C listelerinden internetten bulduğu isimleri saymaktadır; bunların çoğunu okumadığına bahse girilebilir. Oysa uzun suredir arz-talepler göre hareket eden bir sektör olan çizgi roman piyasası ve artık çeşitliği yansıtma derdinde olan yayınevleri her dinden her etnik kökenden ve cinsel kimlikten kahramanlar yaramaktadır zaten (buna bol miktarda Müslüman karakter de dahildir). 

Süper kahramanların Yahudi geleneği mirası Jewish Publication Society tarafından 2008'de yayınlanan Ariel Kaplan imzalı From Kraków To Krypton (Krakov'dan Kripton'a) adlı bir kitapta işlenmekten de geri kalmadı. 2009'da Up, Up and Oy Vey: Yahudi Tarihi, Kültürü ve Değerleri Çizgi Roman Kahramanlarını Nasıl Etkiledi adlı bir kitap yayımlayan Brooklynli haham Simcha Weinstein da birçok ünlü süper kahramanın çizerlerinin Yahudi olduğunu ve karakterlerinin Yahudi değerlerinden, Hz. Musa ve Hz. Davut gibi büyük zatlar ile Golem ve Samson gibi efsanevi figürlerden esinlenerek oluşturduklarını belirtiyordu.

Yahudilik kimliği adına hareket eden bazı kalemlerin süper kahramanları sahiplenmek istemesinin anlaşılır bir yönü vardır; nihayetinde ortada oldukça başarılı bir is vardır ve ovunmek icin bunu kendi dini-milli kimlikleri adına sahiplenmek isteyenler her zaman çıkacaktır. Ote yandan çizgi roman da diğer sanat dalları gibi zaman zaman propaganda amacıyla kullanılmıştır elbette. Lakin yazarın da ayni iddiaya destek vermesinin nedeni basta söylediğimiz gibi bu “yabancı” kahramanların aslında nasıl Yahudi kültür ve değerlerinden neşet ettiğini, nasıl “Yahudi” olduklarını (büyük Yahudi komplosunun bir parçası olduklarını) ispat etmek istemesidir. Oysa bunu ispat edemediği gibi kahramanların Yahudi değerleri adına neyi savunduklarını da gösterememiştir: klasik donem kahramanları hemen herkes tarafından savunulabilecek, benimsenebilecek evrensel ahlaki prensiplerin yanındadır. Sevilmelerinin bir nedeni de budur.   

.

16 Mart 2019 Cumartesi

Batman; 90'lar

Batman, 90'larda oldukca realist, ayaklari yere basan, bazen de sirf bu yuzden tekduze maceralarla baslar. Bu surecte bu gunlerde oldukca aliskin oldugumuz fantastik, okult ya da bilim-kurgusal unsurlar minumum duzeydedir. Karsilastigi dusmanlar da -bugun cogu unutulmus- siradan insanlardir. Fantastik-super gucleri, paranormal ozellikleri olmayan ama bol miktarda psikolojik sorunlari olan suclular. 

Kendini Alice Harikalar Diyarindaki Kupa Kralicesi sanan Queen of Hearts, Olimpos tanrisi Zeus sanan Maxie Zeus, ona inanan ve kendini onun buyusune kaptiran Harpy ya da bir Bonnie and Clyde uyarlamasi sayilabilecek 'Crash and Burn'



ya da sadece iyi bir suikastci olan Headhunter:



Ama neyse ki sonraki sayilarda once meshur  "Knightfall", "Knightquest" ve "KnightsEnd" hikaye uclemesi ve pesinden Kelley Jones kapaklari ve cizimleri gelir de Batman cok daha enteresan olur.

Kapaklar:















10 Mart 2019 Pazar

Jaguar

Archie Comics semsiyesi altinda 60'larda yaratilan bir dizi super kahramandan biridir Jaguar. Guney Amerika'ya (Peru'ya) arkeolojik kazilar yapmak icin giden Ralph Hardy bir dizi olay sonunda buldugu Inca'larda kalma mistik bir kemer sayesinde super guclere kavusur. Tum hayvanalara telapatik olarak hukmedebilir ve onlarin guclerine misliyle sahiptir. Bu orjinal seriyi okumadim hic ama donemin ruhunu herseyiyle yansittigi ortada. 

























Yillar sonra -90'larin basinda- DC, Archie comics karakterlerini Impact Comics basligi altinda yeniden dolasima sokmaya calisir. Yeni Jaguar bir kadindir: Maria DeGuzman. Amerika'ya Brezilya'dan okumak icin gelmis bir universite ogrencisidir. Kokeni Peru yerine Brezilya'ya tasinmis olsa da gucun kaynagi yine atalardan gelen mistik bir baglantidir ve etnik olarak beyaz Amerikali bir erkek degil de Latin kokenli olmasi enteresandir. Maria istedigi an insanustu fiziksel guce, hiza, ceviklige ve dayaniklilaga sahip Jaguar'a donmektedir.

 




Bu haliyle bana fazlasiyla Orumcek Adam'daki Puma karakterini hatirlatti, Puma da ustun fiziksel guclere, reflekslere sahiptir ve guclerinin kokeni atalarinin kizilderili mitolojisine sikisikiya baglidir. Ikisi de mitolojideki kutsal "buyuk kedi"dir, Guney Amerika yerlileri kendi cografyalarindaki buyuk kediler hem jaguari hem pumayi mistifike ederken -hatta bazen tanrilastirirken- benzer surec Kuzey Amerika'da kizilderilerde (bizde dag aslani olarak da adlandirilan) puma icin yasanmistir. 



Maria hem Latin kokenli hem de kadin olan ilk super kahramanlardan biridir. Ayrica cogu macerasi siradan super kahraman hikayeleri olsa da son derece siyasi bazi hikayeleri de vardir. Amerika'da Trump donemiyle yeniden gundeme oturan yabanci dusmanligi, irkcilik, Latin Amerika kokenliler tartismalari 30 yil once bir hikayeye konu olmustur.



Malesef bu seri kisa omurlu olur - yanlizca 14 sayi surer. Yillar sonra DC evreni Archie evrenini tamamen yutar, bu karakterleri dogrudan kendi evrenine dahil eder. Bu yapilirken de elbette karakterler yeniden dizayn edilirler, cinsiyetleri tekrar degistirilir. Ara sira gorunse de artik Jaguar omrunu tamamlamis, emekli olmus diyebiliriz rahatlikla. 

Ama Puma/Jaguar'a benzer baska bir karakter vardir ki baska bir evrende (Hellboy'un yaraticisi Mignola'nin evreninde) hala yasamaktadir. Ve yakinda gosterime girecek yeni Hellboy filmiyle ilk kez cizgi romanin kucuk okuyucu kitlesinden siyrilip buyuk kitlelerce taninacak: Ben Daimio. 


Hellboy evrenindeki Paranorma Arastirmalar Burosu BPRD'nin uzun sure istikrarli bir uyesi olmustur Daimio. Ama Jaguar cizgi romaninda Maria'nin surekli bastirmaya calistigi icguduleri/vahsi durtuleri Daimio'da zirveye cikmistir, Jaguar ruhun kendisine verdigi yeni yasamin ve super guclerin bedelini cok daha karanlik bir bicimde odemektedir. Dah fazla spoiler vermeyelim ama bakalim yeni Hellboy filminde Daimio'nun karanlik yuzu perdeye ne kadar yansiyacak?

Kaynaklar: 
https://en.wikipedia.org/wiki/Jaguar_(Archie_Comics)

Kapaklar:





3 Mart 2019 Pazar

Savage Dragon

1992 yilinda Amerikan cizgi roman piyasasi buyuk bir kirilma yasadi. Marvel'in (ve tabi DC'nin de) cizgi roman ureticilerine emeklerinin karsiligini yeterince vermemesi ve yaratici serbesiyet tanimamasi suclamasiyla 6 populer sanatci kendi karakterlerini yaratmak, yazip cizmek amaciyla Image Comics semsiyesi altinda birlesti. Bu sadece bir semsiye sirketin adiydi zira her sanatcinin bir studyo-sirketi vardi ve tum urettiklerine boylece direkt olarak sahip oldular. 

Bunlar arasinda en bilinen sanatcilar olarak  sanirim Jim Lee'yi ve sonrasinda da Todd McFarlane'i saymak gerek. 

Bir de McFarlane'den sonra gelen Orumcek Adam cizeri olarak adini duyuruan Eric Larsen var elbette.  Orumcek Adam cizeri olarak buyuk populerlik kazanan Larsen de bu yildan itibaren kendi yarattigi, yazip cizdigi Savage Dragon ile okuyucunun karsina  cikti. 

Image'in ilk kurulus yillarinda bu studyolarda yaratilanlardan Spawn belki de en meshuru, istikrarlisi oldu. Savage Dragon ise o yilllardan beri istikrarli bir sekilde yayinlanmasina ragmen buyuk bir cikis yapamadi bir turlu. Yillardir bu basligi cizgi roman dukkanlarinda, internet sitelerinde gormeme ragmen pek de merak etmemistim acikcasi. Kismet buguneymis. 

Larsen benim okudugum ilk sayilarda o cok bilinen Orumcek Adam cizgilerinin istikrarli bir devamini sunmakta:  Savage Dragon'un yuzune dikkatli bakinca Peter Parker'i, kitapdaki kimi kadin karakterlere bakinca da Larsen'in MJ'ini gormemek olanaksiz. 

Peter Parker mi o ? 

MJ ??

Savage Dragon'a supheyle bakan atesli gazete sahibi... bir yerden tanidik ama :)

Larsen'in cizgileri superhero genresi icin bicilmis kaftan; abartili kaslar, devasa silahlar, harika aksyon sahneleri, mukemmel gokdelen manzaralari-perspektifleri ve bol bol splash sayfalar ciziyor. Sayfalarca superhero kapismasi okumak icin birebir Savage Dragon.





Ama yine de eksik birseyler var; Dragon super guclere sahip bir polis memuru. Gecmisi bilinmiyor, hafizasini yitirmis durumda. Kostumlu super kahramanlarin ve kotulerin dolu oldugu bir evrende kotulerle mucadele ettigi kadar cevreye verdikleri zarari dusunmeyen super kahramanlarla da karsi karsiya gelmekte. Tek orjinal yonu bunu polis uniformasiyla yapmasi. Ama hepsi bu iste. Cok orjinal bir hikaye, plotlar cikmiyor Dragon'in sayfalarindan. 

Zaten pek coklari halihazirda olan superkahraman evrenlerinin yetersiz bir kopyasi olmaktan oteye gecemiyor Dragon'un evreni. Busiek'in Astro City, Ennis'in The Boys, Mignola'nin Hellboy ya da  Ellis'in The Authority evrenleri superkahraman turune farkli yonlerden birseyler kattilar, bu turu donusturduler ama Savage Dragon evreni bunlara yaklasmaktan oldukca uzak, oldukca yuzeysel bir evren.

Hal boyle olunca da asli varken niye kopyasini okuyalim sorusuna cevap vermekte zorlaniyor Larsen. Sonuc olarak kendine has kucuk bir fan kitlesi sayesinde bugune dek yayin hayatina devam etmis olsa da , gecen 30 yilda crossoverlarla birlikte belki 250 sayi kadar uretilmis olsa da (su aralar satislari 3-5 bin dolaylarina galiba) cok da uzayip kisalmayacak, albenisi olmayan bir eser Larsen'inki. Superkahramanlara hayran bir fanboy'un amator bir hevesle  kendi evrenini yaratmasinin bir adim ilerisine gecemiyor. 

Keske 'author'luga soyunmasaydi dedirtiyor, her guzel cizgisi olan sanatcinin guzel hikayeleri, orjinal fikirleri olmasi imkansiz ne de olsa. 

Kapaklar: