İnternette guncel bir-iki "Deli Balta" çizgi romanı güzellemesine rastladım, sanırım
memleketin içinden geçtiği siyasi atmosferden ve yukselen Osmanli dalgasindan ziyadesiyle etkilenmiş,
objektiflik kaygısı gütmeyen yazılar. Oysa İslamcı cenahın ürettiği-tükettiği diğer
popüler kültür eserlerinin yanında çizgi romanları soğukkanlı olarak okumak-eleştirmek
günümüzü okumakta da yardımcı olacaktır. Zira popüler kültür alanı diğer işlevlerinin
yanında ideolojik savaşların da
sahnesidir elbette.
80’li yılların başında Türkiye Çocuk şemsiyesi altında yayımlanır Deli
Balta; içinde filizlenip serpildiği İhlas yayın grubunun ve de yaratıcısı
Gürbüz Azak’ın ideolojileri doğrultusunda yoğun bir Türk-İslam sentezinin bayraktarlığını
yapar.
“Osmanlı”, “Türk” ve “Müslüman” kelimeleri çizgi roman boyunca eşanlamlı
olarak ve birbirlerinin yerlerine kullanılır; sınır da burada çizilmiştir
zaten, tüm kurgu Osmanlı / Türk / Müslüman ve öteki -Avrupalı- üzerinedir. Çizgi
roman ikisi arasındaki farkları anlatmak için, yeni nesillere Osmanlının
haşmetini aktarmak için kullanılan bir vesiledir sadece. ‘Partal Paşa’ ve ‘Casus’ gibi bir-kaç macera
dışında diğer bölümlerde olay örgüsüne bile gerek duymaz Azak, sayfalar Osmanlı
ve karşıtı olarak konumlandırılan Avrupalı hakkındaki fikirleri sunmak, okuru
eğitmek içindir yalnızca: ‘Osmanlı her derdin en yaman çaresini biliyordu’(Azak,
2005:48), devlet-i ebed müddetti, inanan nesillerle durmadan büyüyecekti.
Ordusu ‘dünyanın en büyük ve önünde durulmaz gücüydü’ (Azak, 2006:63), Müslümanlar
ise çok akıllı ve zeki idiler. Osmanlı toprakları en rahat yaşanan yerlerdi,
çiçekler bile bir başka açardı bu topraklarda; ‘kimse çaresiz değildi’(Azak,
2005:26) ve kurtlar bile açlıktan ölmezdi.
Osmanlı-Türk kimliği yüceltilirken bir propaganda metodu olarak düşmanın
şeytanileştirilmesi unutulmaz: Avrupalı tembeldi, Osmanlıdan çalışkanlığı ve
dürüstlüğü öğrenmesi gerekiyordu; ‘kendilerini hapsettikleri şehirlerde
insanlar hastalık ve pislikten kırılıyordu’(Azak, 2005:67). ‘Türklerden korkmak
için durmadan bahane üretirler’(Azak, 2005:141) ama fırsat bulduklarında onlara
zulmetmekten geri kalmazlardı.
|
Karikaturlesmis “Ötekiler” sürekli plan yapar Müslüman kanı dökmek
için (Voyvoda)
|
Bu ayrım esnasında Osmanlı devleti içinde yaşayan Müslüman olmayan şüpheli kesimler
ise ‘öteki’ tarafta yer alır:
“Osmanlı devleti içindeki yabancılar zaman zaman
planlar kuruyor, Türkleri korkutup, köylerden kaçırmak için garip şeyler
yapıyorlardı.” (Azak, 2006:226)
|
Dusmanlar fiziksel olarak da cirkinlestirilirken sadece ihtida etmiş veya
ilerleyen sayfalarda
edecek olan gayrımüslümler “güzel” çizilir
-adeta yuzlerine nur iner- (Baba ile Oğul)
|
İşte bu denli şiddetli bir biçimde zıtların karşıtlığı esasına dayanarak
inşa edilmiş kurguda elbette Osmanlı “fetihleri” bir işgal değil aslında altın
gibi bir medeniyetle tanışmaydı; işgale uğrayanların insanlıklarını
hatırlaması, adaletle tanışmaları demekti. “Altın Gülle” isimli bölümde Deli
Balta ve arkadaşları verilen görev üzerine alınması kararlaştırılan bir şehrin
meydanına top atışıyla som altından bir gülle gönderirler. Herkes bunun
anlamını çözmeye çalışırken yaşlı biri olayı aydınlatır:
“Türkler hep böyledir... Şehirleri almadan önce böyle
bir altın gülleyi hediye gönderirler. Sevinin! Gerçek medeniyeti yakında
göreceksiniz!” (Azak, 2005:71)
|
Tüm dünya Osmanlı’nın oyun alanıdır; Açe’den Frenk illerine
dek uzanan devasa bir coğrafyada süren maceralarda Deli Balta Atlas
okyanusunda, kutuplarda bile korsanlara aman vermez:
“Her yerde Osmanlı! Yeter
Be!” (Uzun Yolculuk)
|
Sayfalar boyu tekrarlanan tüm bu fikirlerin yanı sıra Osmanlı’da kılıç
yapımı, güreşin incelikleri, Osmanlı okçusunun sırları gibi pratik “tarihi
bilgiler” de birbirini kovalar. Diğer kılıçlı kahramanlarda rastlanmayan
paneller vardır Deli Balta’da: karakterler abdest alır, coşkuyla namaz kılar,
dua eder. İslami hayat, düşünce ön plandadır ama Türk olmanın önemi
unutulmamıştır. Türkler İslam’ın hamisi, direği, koruyucusudur. Büyücü Komano
gibi düşmanlar da bunun farkındadır:
“Unutmayın! Türkler yılarsa Müslümanlar çözülür. O
yüzden Türkleri yormak zorundayız.” (Azak, 2006:186)
Kurucu ideolojinin dayattığı resmi tarihe karşı çıkarak yazılan ama kendi
tabularını oluşturan bir Türk-İslam “resmi” tarihine yaslar sırtını. Ve bu
tarih yorumu Azak’ın sadece geçmiş için bir “Altın Çağ” tasavvuru değil aynı
zamanda bir gelecek tahayyülüdür: her yerde eli kolu olan, her şeyden haberdar
olan, güçlü, hâkim bir devlet ve bu güçten gurur duyan, ancak gerektiğinde
bildirildiği kadarını bilen ve devletini böyle kabul eden-seven bir halk (Ne
kadar da bugünün Türkiye’si ile örtüşmekte).
|
Devlet güçlüdür, her yerdedir; bundan ancak gurur
duyulması gerekir. (Bu Nasıl Dövüş)
|
Aslında Deli Balta, Azak’ın kendine has, kimi karelerde oldukça etkili
olabilen çizim üslubu (kendine has uslubu olan bir ressamdir halbuki) ve bazıları bir macera çizgi romanı için oldukça
enteresan olabilecek karakterler (Partal Paşa, Kemankeş Dayıbey, Büyücü Komano
gibi) sayesinde başarılı sayılabilecek bir çizgi roman olma şansı varken bu
fırsatı ideoloji uğruna oldukça kolay harcar. Çünkü esas amaç bir çizgi roman
yaratmak değil çizgi romanı, bayraktarlığı yapılan görüşün eğitim-propaganda
aracı olarak kullanmaktır; bunu yaparken sürükleyici bir hikâye kurmak
zahmetine bile girmeden paneller boyu süren endoktrinasyon, nadiren var olan
kurguların zayıflığı, karikatürden öteye geçemeyen kötü adamlar bıktırıcı bir
okuma oluşturur. Öte yandan Azak’ın kendini sık sık tekrar eden çizgileri,
basitçe geçiştirilen birçok panel (ustteki cop adamlar gibi) çizginin kalitesini de aşağı çeker.
Çizgi romanı dolaylı bir propaganda medyumu olarak kullanmaktan en sonunda
Azak da sıkılır ki Deli Balta’yı tamamen bırakıp fikirlerini daha doğrudan
neşretmek amacıyla köşe yazarlığına geçer ve aynı görüşleri uzun süre Türkiye gazetesindeki
Dürbün isimli köşesinde kaleme alır:
“TÜRK deniverdiğinde şu bizim Avrupalı’nın yüreği
ağzına gelir. Çünki AB ülkelerinin tamamı Türk’ün köteğini fena yemiştir. Şuur
altlarında bu üstüste yenilen köteklerin hiç çıkmayan izleri vardır.
İyi de, bizler ha bire saldıran mıydık? Yerli
yersiz kırıp döken vahşi Vandallar mıydık? Hayır.
Avrupa’da giriştiğimiz her savaş Osmanlı’ya karşı hazırlanan tuzakları,
hayınlıkları, kıyımları önleme gayretidir, savunuştur. Bir mecburiyettir.”
Sonuç olarak Deli Balta ne ayni mecrada yayinlanan ornegin Hizir Bey gibi başarılı bir çizgi roman olabilir ne de
uzun soluklu olabilir. Türkiye Gazetesi grubunun devam
eden desteği ile radyo oyunu ve televizyon dizisi olarak diğer popüler kültür
alanlarında devam ettirir hayatını ve propagandasini. İslami popüler kültürde ismini-izini
bırakır.