Türkiye’de çocuklara yönelik yerli çizgi roman üretimi oldukça azdır; var olan üretim genel olarak gençleri hedeflerken çocuklara yönelik ihtiyaç ise
genellikle yabancı çizgi romanlarla karşılanmaya çalışılır. Bunun istisnaları
da yok değildir; Vehip Sinan’ın yarattığı Topuz örneğinde olduğu gibi başarılı,
uzun yıllar hayatını sürdürmüş yerli üretimler de vardır.
Aynı zamanda bir karikatürcü olan ve uzun yıllar siyasi karikatürler de
çizen Vehip Sinan’ın Mıstık, Doli, Dalgacı Dündar gibi birçok çizgi roman
karakteri yaratmış olmasına rağmen en bilinen eseri Topuz olur. Topuz yıllar
boyunca İslami-muhafazakâr kesimin çocuk dergilerinde, gazetelerinde
yayımlanır. Maceraları çeşitli tarihlerde az sayıda olsa da albümleşmeyi
başarır.
Her şeyden önce teknik olarak başarılı bir çocuk çizgi romanıdır Topuz; Sinan’ın hemen ayırt
edilebilen, özgün, yumuşak, karikatürümsü çizgileri, kendi deyimi ile “biraz
Cemal Nadir, biraz Walt Disney arası bir estetik anlayışı”, anlattığı fantastik-masalımsı hikâyeler, panellere
serpiştirilmiş mizahı ve kurgusu ile hedef kitlesine yani çocuklara hitap
edebilen bir çizgi roman olabilmiştir. Paneller arası boşluklar hem fiziki
olarak hem de kavramsal olarak azaltılmıştır. Birbirini takip eden panellerde
birçok öğe tekrarlanmış böylece paneller arası oldukça net, güçlü bağlantılar
kurulmuştur. Olayların gelişim-ilerleme temposu da oldukça yavaştır. Takibi
kolaylaştıran bütün bu ayrıntılar özellikle çocuklara hitap eden çizgi romanların
ortak özelliklerindendir.
Topuz’da yoğun olarak kullanılan İslami terminoloji, verilen ahlaki-İslami
nasihatler ve dersler (içkinin, yalanın, kavganın kötülüğü v.b.) sayesinde son
derece İslami bir atmosfer kurgulanmıştır. Sayfalara konuk olan karakterler
sıradan insanlar olabildiği gibi çılgın bilim adamları, uzaylılar veya evliyalar
da olabilir. Bunlardan “kötü adam” daima inanmayan ya da eksik - yanlış bir inanca
sahip olandır ama hikâyenin sonuna doğru muhakkak İslami edebiyatın hidayet
romanlarından ödünç alınan şablonuna uygun bir tarzda hakikati bulur yani ‘hidayete
erer’.
Bu hidayete erme süreci boyunca kötü adam Topuz ve Tamer’in süper güçleri
sayesinde[1]
oynanan oyunlarla, kurulan tuzaklarla, verilen derslerle yavaş yavaş terbiye
edilir; nadiren de olsa bazen kendilerinin de iman tazelemeleri, zedelenen “bakışlarını”
düzeltmeleri gerekir ki bu durumlarda Topuz ve Tamer bu iş için seçilen bir “büyük”
tarafından “silkelenir” ve inançları yenilenir. Elbette her iki durumda da yayımcıları
ve yaratıcısının ideolojik tercihleri doğrultusunda İslami eğitimden
geçirilmeye çabalanan okuyucu çocuklardır.
Fakat sadece bu atmosferle, verilen genel nasihatlerle kalmaz topuzun
verdiği İslami eğitim; hedef kitlesi için son derece ağır olabilecek bazı
tartışmalı İslami konulara girer, bu konularda tavır koyar. İslamcılık rüzgârının henüz gömlek değiştirmediği yıllarda üretilmiştir
Topuz ve İslamcılığın iktidarın nimetlerinden uzakta; devletin ve hegemonyanın
tüm mekanizmalarının kıyısında, çevrede yeşermiş olduğu yıllardır. Bundan
dolayı da içinde yaratıldığı muhalif İslami akımların özelliklerini taşımaktadır.
Sistemli bir anti-kapitalist eleştiri getirmese de; servet ve zenginleşmek pek
muteber değildir. Bunlar en basitinden belalı bir “imtihan” olarak görülür. Gerçek
mutluluk para ile sağlanamaz, servet ancak başka dertler getirir beraberinde. Örneğin
Topuz amcası gibi varlıklı bir olma isteğini dile getirse de, konuyu Tamer’le
tartışmaları sonucu servetin beraberinde getirdiği sıkıntılar üzerinde amcasının
hayatı dolayısıyla hemfikir olurlar:
‘Çünkü bütün bunları yaparken nasıl zaman zaman
kızarıp bozardığını, öfkeyle bağırıp çağırdığını... Hemen ardından da
sakinleştirici haplarına başvurduğunu da anlatmıştım.’ (Sinan, 2009a:6)
Oysa amcasının bahçıvanı Arif Efendi ailesiyle birlikte ‘azıcık aşım ağrısız
başım’ düşüncesiyle yaşamakta; huzur dolu hayatı için namazlarla rabbine
şükretmektedir. Günümüzde İhsan Eliaçık gibi yazarların ya da Mehmet Bekaroğlu
gibi siyasetçilerin oluşturmaya çalıştıkları İslam ve servet ilişkisi
tartışmalarının çok uzağında, henüz iktidar ve servet mekanizmalarına
ulaşamamış bir muhalif çevre hareketi olarak bu düşünce servetin kendisine
bizatihi bir eleştiri getirmemektedir. Sadece kendileri ile aynı düşüncede
olmayan mevcut servet sahiplerinin yaşam tercihleri yüzünden başlarına gelen
sıkıntılara dikkat çekilmesi söz konusudur. Zira Arif Efendinin üç çocuğunun da
okumakta, ‘tıkır tıkır derslerini çalışmakta’ oldukları özellikle vurgulanır.
Bir sınıf atlama, servet sahibi olma vasıtası olabilecektir bu okuma faaliyeti
uzun vadede; o zaman tartışmanın başında Topuz’un dile getirdiği varlıklı olma
isteği de gerçek olabilecektir.
Benzer bir düşünce ilerleme-teknoloji hakkında da dile getirilir; “ilerleme”
özü itibari ile tek başına tamamen kötü değildir ama “ilerlemiş” olanların
itirafı ile anlaşılabileceği gibi dikkat edilmezse beraberinde (tıpkı servet
gibi) bir inanç-değerler erozyonu getirir:
‘Biz çok ilerledik... Ama bu ileri adımlarımızın
hepsi defterimize sırf kazanç olarak geçmedi... Bir yandan da bir şeyler
kaybedip duruyorduk. Ama “ilerliyoruz” sarhoşluğu içinde bunu fark
edemiyorduk...’ (Sinan, 2009:43)
Öze dönüşçü, prütanist ya da ayıklayıcı bir İslamcılık değil mistik öğelerle
bezenmiş daha geleneksel - yerel bir İslam’dır vazedilen. Geleneksel - yerel
İslam’ın en temel karakteristiği olan “evliya kültü”ne geniş
bir yer ayrılır. “Allah’ın izniyle” doğaüstü tasarruflarda bulunan bu seçkin
kullar örneğin zaman ve mekân tanımadan birbirleriyle görüşebilir:
‘Ama ruhlar ve gönüller âleminde mesafeler ve
kilometreler olmadığından... Bir an içinde üstelik bir asra sığmayacak
sohbetler eder, yüce Allah’ın hikmetlerini konuşur, onun yüceliğini zikrederiz.’
(Sinan, 2009a:145)
Aktif olarak olaylara müdahil olan bu evliyalar aslında dualara ya da tövbelere
anında yanıt veren, onları kabul eden, olayların akışına izleyici olarak değil
müdahaleci olarak katılan, çatışmalarda bizzat taraf olabilen (örneğin inanmayanların
kalbine inananlarla karşılaştıklarında korku salan) bir Tanrı tasavvurunun
devamıdır. Anlatılan bu tanrı dilediği kuluna doğrudan, mucizevî bir şekilde
bazı bilgiler de verebilir:
‘Bunlar Allah’ın hidayetini kabul eden her kulun
kalbine Yaradan’ın hediye ettiği ezeli ve ebedi gerçeklerdir... Bir anda
biliniverirler’ (Sinan, 2009a:130)
Çizgi romana göre bilginin kaynağı tartışmasında bilim adamları rasyonel
bilgi kaynakları dışında Tanrı’dan doğrudan gelen bilgi gibi mucizeleri kabul
etmediklerinden bir tarafları hep eksik kalır; gerçek bilim adamlığı ise ancak bunların
kabulünden geçer. Tamer doğaötesine
inanmayan böyle bir bilim adamına doğru yolu göstermeye çalışmaktadır:
‘Kâinatta doğaüstü bir takım güç ve iradelerin de
var olduğunu göstermeye çalışıyoruz ona... Tam bir ilim adamı olabilmeleri için
bu şart...’ (Sinan, 2009b:45)
Bilim adamları atomlardan, moleküllerden ötesini göremez; ama Topuz sayesinde “hakikatleri” öğreneceklerdir. (Hayal mi? Gerçek mi?) |
İslami kesimin gündemine yeni yeni oturan bir mesele olarak evrim konusuna
bile değinilir; evrimden bahsedenler ancak kötülerdir:
‘Siz haydutlar, hırsızlar, sapıklar ve uğursuzlar
bütün bunların aslında bir tesadüf sonucu var olduklarını söylersiniz...’
(Sinan, 2009:79)
Oldukça masum bir çocuk çizgi romanı görünümünde olmasına rağmen kimi zaman
evrimden bahsedenleri sapık olarak damgalayacak kadar da keskin olabilen
Topuz’da tasarlanan-aktarılan bu evren elbette dışarıya dönük bir tebliğ aracı olmaktan
çok tüketildiği İslami cemaatler içine dönük bir eğitim aracıdır. Bu keskinlik
önceden zaten sindirilmiş bazı fikirlere sahip bir okuyucu, belli başlı İslami
kavramlarla donanmış bir zemin talep etmektedir. Amaç çocukları - yarının
nesillerini istenilen İslam yorumuna göre hazırlayabilmek, edindikleri önceki
bilgileri çizgi romanın sağladığı imkânlarla pekiştirmektir. Topuz’un dolaştığı
dergiler, yayınevleri ve gazetelere göz atılırsa bunların ayrı İslami gruplara
(kimi zaman birbirleri ile kavgalı) ait olmasına rağmen vazedilen İslam
anlayışının hepsi tarafından kabul edilebilecek, hepsinin ortak özelliklerini
taşıyan oldukça yerel bir zemin olduğu görülebilir. Çocuk muhayyilesine hitap
edebilen macera örgüsü ve teknik özellikleri ile döneminin koşulları için
başarılı ve göze batmayan bir propaganda aracı olabilmiştir. İşte bu yüzden de merkez
sağ hükümetlerle yeni yeni girift ilişkiler kurmaya, ekonomik açıdan da holdingleşip palazlanmaya
başlayan bu İslami gruplar zaman zaman Vehip Sinan’ın iktidar eleştirisi
yaptığı keskin siyasi karikatürlerini hoş karşılanmayıp bunlara sansür uygulasalar
(Alpin, 1999:5 ), bazen kendisinin sadece karikatür dışındaki çalışmalarından
faydalansalar da Topuz’dan hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir.
Topuz’dan çok sonraları ise İslami kesimin dönüşerek de olsa muhalefetten
iktidara yürüyüşü ile birlikte Topuz’un naif ahlakçılığı, samimi nasihatçiliği geride
bırakılan bir dünyaya ait olarak artık arkaik kalacak[2]
muhafazakâr kesim yeniden kurgulanan siyasi dengelerin bir sonucu olarak
bambaşka fikirler ve kültürel eserler üretmeye başlayınca çizgi roman olarak da
Herotürk gibi çok daha farklı bir yerde duran bir kahraman yaratacaktır
çocuklar için.
Finalde Topuz ve Tamer tarafından başarılamasa bile “Hidayet” kaçınılmazdır, kaktüsler bile şahadet parmaklarıyla bu tabloya katılır... (İzin Dede) |
Küçüklere öğütler: Büyükler her şeyin hayırlısını
bilir. (İzin Dede)
|
[1]
Topuz ile Tamer süper güçlerini
önceleri sihirli tüylerinden yani oldukça yerel bir masal motifinden alırken
ilerleyen bölümlerde bunlar modern çizgi roman motiflerine daha uygun olarak
uzaylıların verdiği üstün güçlere sahip bileziklere yerini bırakmıştır.
[2]
Belki de bu zaman dışına itilme
yüzünden Topuz’un maceralarının Nesil Yayınları tarafından toparlanıp 12
bülümlük bir seri halinde yayımlanması planlanırken yalnızca ilk üç albüm 2009
yılında yayımlanabilmiş ancak serinin gerisi gelmemiştir.
Gayet esaslı ve incelikli bir eleştiri yazısı, keşke daha önce yazılabilseydi.
YanıtlaSilTesekkurler, Elif Hanim
YanıtlaSilKaleminize klavyenize sağlık.
YanıtlaSilÇok başarılı, keyifli bir yazı olmuş.
Yenilerini dört gözle bekleyeceğim.
Cok tesekkurler Ahmet Bey
YanıtlaSil