3 Aralık 2017 Pazar

Topuz

Türkiye’de çocuklara yönelik yerli çizgi roman üretimi oldukça azdır; var olan üretim genel olarak gençleri hedeflerken çocuklara yönelik ihtiyaç ise genellikle yabancı çizgi romanlarla karşılanmaya çalışılır. Bunun istisnaları da yok değildir; Vehip Sinan’ın yarattığı Topuz örneğinde olduğu gibi başarılı, uzun yıllar hayatını sürdürmüş yerli üretimler de vardır.

Aynı zamanda bir karikatürcü olan ve uzun yıllar siyasi karikatürler de çizen Vehip Sinan’ın Mıstık, Doli, Dalgacı Dündar gibi birçok çizgi roman karakteri yaratmış olmasına rağmen en bilinen eseri Topuz olur. Topuz yıllar boyunca İslami-muhafazakâr kesimin çocuk dergilerinde, gazetelerinde yayımlanır. Maceraları çeşitli tarihlerde az sayıda olsa da albümleşmeyi başarır.

Her şeyden önce teknik olarak başarılı bir çocuk çizgi romanıdır Topuz; Sinan’ın hemen ayırt edilebilen, özgün, yumuşak, karikatürümsü çizgileri, kendi deyimi ile “biraz Cemal Nadir, biraz Walt Disney arası bir estetik anlayışı”,  anlattığı fantastik-masalımsı hikâyeler, panellere serpiştirilmiş mizahı ve kurgusu ile hedef kitlesine yani çocuklara hitap edebilen bir çizgi roman olabilmiştir. Paneller arası boşluklar hem fiziki olarak hem de kavramsal olarak azaltılmıştır. Birbirini takip eden panellerde birçok öğe tekrarlanmış böylece paneller arası oldukça net, güçlü bağlantılar kurulmuştur. Olayların gelişim-ilerleme temposu da oldukça yavaştır. Takibi kolaylaştıran bütün bu ayrıntılar özellikle çocuklara hitap eden çizgi romanların ortak özelliklerindendir. 
  
Topuz’da yoğun olarak kullanılan İslami terminoloji, verilen ahlaki-İslami nasihatler ve dersler (içkinin, yalanın, kavganın kötülüğü v.b.) sayesinde son derece İslami bir atmosfer kurgulanmıştır. Sayfalara konuk olan karakterler sıradan insanlar olabildiği gibi çılgın bilim adamları, uzaylılar veya evliyalar da olabilir. Bunlardan “kötü adam” daima inanmayan ya da eksik - yanlış bir inanca sahip olandır ama hikâyenin sonuna doğru muhakkak İslami edebiyatın hidayet romanlarından ödünç alınan şablonuna uygun bir tarzda hakikati bulur yani ‘hidayete erer’.  
  
Bu hidayete erme süreci boyunca kötü adam Topuz ve Tamer’in süper güçleri sayesinde[1] oynanan oyunlarla, kurulan tuzaklarla, verilen derslerle yavaş yavaş terbiye edilir; nadiren de olsa bazen kendilerinin de iman tazelemeleri, zedelenen “bakışlarını” düzeltmeleri gerekir ki bu durumlarda Topuz ve Tamer bu iş için seçilen bir “büyük” tarafından “silkelenir” ve inançları yenilenir. Elbette her iki durumda da yayımcıları ve yaratıcısının ideolojik tercihleri doğrultusunda İslami eğitimden geçirilmeye çabalanan okuyucu çocuklardır.
Çizgi roman’ın harika kopeği Coci, Topuz ve Tamer’e –bu arada okuyuculara da elbette- her olay karşısında alınması gereken doğru İslami tavırları açıklayan eğitmen rolündedir: Deprem esnasında önce tedbir sonra salâvat... (Yaman Çekirge)

Fakat sadece bu atmosferle, verilen genel nasihatlerle kalmaz topuzun verdiği İslami eğitim; hedef kitlesi için son derece ağır olabilecek bazı tartışmalı İslami konulara girer, bu konularda tavır koyar. İslamcılık rüzgârının henüz gömlek değiştirmediği yıllarda üretilmiştir Topuz ve İslamcılığın iktidarın nimetlerinden uzakta; devletin ve hegemonyanın tüm mekanizmalarının kıyısında, çevrede yeşermiş olduğu yıllardır. Bundan dolayı da içinde yaratıldığı muhalif İslami akımların özelliklerini taşımaktadır.

Sistemli bir anti-kapitalist eleştiri getirmese de; servet ve zenginleşmek pek muteber değildir. Bunlar en basitinden belalı bir “imtihan” olarak görülür. Gerçek mutluluk para ile sağlanamaz, servet ancak başka dertler getirir beraberinde. Örneğin Topuz amcası gibi varlıklı bir olma isteğini dile getirse de, konuyu Tamer’le tartışmaları sonucu servetin beraberinde getirdiği sıkıntılar üzerinde amcasının hayatı dolayısıyla hemfikir olurlar:   
‘Çünkü bütün bunları yaparken nasıl zaman zaman kızarıp bozardığını, öfkeyle bağırıp çağırdığını... Hemen ardından da sakinleştirici haplarına başvurduğunu da anlatmıştım.’ (Sinan, 2009a:6) 
Oysa amcasının bahçıvanı Arif Efendi ailesiyle birlikte ‘azıcık aşım ağrısız başım’ düşüncesiyle yaşamakta; huzur dolu hayatı için namazlarla rabbine şükretmektedir. Günümüzde İhsan Eliaçık gibi yazarların ya da Mehmet Bekaroğlu gibi siyasetçilerin oluşturmaya çalıştıkları İslam ve servet ilişkisi tartışmalarının çok uzağında, henüz iktidar ve servet mekanizmalarına ulaşamamış bir muhalif çevre hareketi olarak bu düşünce servetin kendisine bizatihi bir eleştiri getirmemektedir. Sadece kendileri ile aynı düşüncede olmayan mevcut servet sahiplerinin yaşam tercihleri yüzünden başlarına gelen sıkıntılara dikkat çekilmesi söz konusudur. Zira Arif Efendinin üç çocuğunun da okumakta, ‘tıkır tıkır derslerini çalışmakta’ oldukları özellikle vurgulanır. Bir sınıf atlama, servet sahibi olma vasıtası olabilecektir bu okuma faaliyeti uzun vadede; o zaman tartışmanın başında Topuz’un dile getirdiği varlıklı olma isteği de gerçek olabilecektir.
Benzer bir düşünce ilerleme-teknoloji hakkında da dile getirilir; “ilerleme” özü itibari ile tek başına tamamen kötü değildir ama “ilerlemiş” olanların itirafı ile anlaşılabileceği gibi dikkat edilmezse beraberinde (tıpkı servet gibi) bir inanç-değerler erozyonu getirir:           
‘Biz çok ilerledik... Ama bu ileri adımlarımızın hepsi defterimize sırf kazanç olarak geçmedi... Bir yandan da bir şeyler kaybedip duruyorduk. Ama “ilerliyoruz” sarhoşluğu içinde bunu fark edemiyorduk...’ (Sinan, 2009:43)
Öze dönüşçü, prütanist ya da ayıklayıcı bir İslamcılık değil mistik öğelerle bezenmiş daha geleneksel - yerel bir İslam’dır vazedilen. Geleneksel - yerel İslam’ın en temel karakteristiği olan “evliya kültü”ne geniş bir yer ayrılır. “Allah’ın izniyle” doğaüstü tasarruflarda bulunan bu seçkin kullar örneğin zaman ve mekân tanımadan birbirleriyle görüşebilir:
‘Ama ruhlar ve gönüller âleminde mesafeler ve kilometreler olmadığından... Bir an içinde üstelik bir asra sığmayacak sohbetler eder, yüce Allah’ın hikmetlerini konuşur, onun yüceliğini zikrederiz.’ (Sinan, 2009a:145)
Aktif olarak olaylara müdahil olan bu evliyalar aslında dualara ya da tövbelere anında yanıt veren, onları kabul eden, olayların akışına izleyici olarak değil müdahaleci olarak katılan, çatışmalarda bizzat taraf olabilen (örneğin inanmayanların kalbine inananlarla karşılaştıklarında korku salan) bir Tanrı tasavvurunun devamıdır. Anlatılan bu tanrı dilediği kuluna doğrudan, mucizevî bir şekilde bazı bilgiler de verebilir:
‘Bunlar Allah’ın hidayetini kabul eden her kulun kalbine Yaradan’ın hediye ettiği ezeli ve ebedi gerçeklerdir... Bir anda biliniverirler’ (Sinan, 2009a:130)
Çizgi romana göre bilginin kaynağı tartışmasında bilim adamları rasyonel bilgi kaynakları dışında Tanrı’dan doğrudan gelen bilgi gibi mucizeleri kabul etmediklerinden bir tarafları hep eksik kalır; gerçek bilim adamlığı ise ancak bunların kabulünden geçer.  Tamer doğaötesine inanmayan böyle bir bilim adamına doğru yolu göstermeye çalışmaktadır:   
‘Kâinatta doğaüstü bir takım güç ve iradelerin de var olduğunu göstermeye çalışıyoruz ona... Tam bir ilim adamı olabilmeleri için bu şart...’ (Sinan, 2009b:45)
Bilim adamları atomlardan, moleküllerden ötesini göremez; ama Topuz sayesinde “hakikatleri” öğreneceklerdir.  (Hayal mi? Gerçek mi?)

İslami kesimin gündemine yeni yeni oturan bir mesele olarak evrim konusuna bile değinilir; evrimden bahsedenler ancak kötülerdir:
‘Siz haydutlar, hırsızlar, sapıklar ve uğursuzlar bütün bunların aslında bir tesadüf sonucu var olduklarını söylersiniz...’ (Sinan, 2009:79)
Oldukça masum bir çocuk çizgi romanı görünümünde olmasına rağmen kimi zaman evrimden bahsedenleri sapık olarak damgalayacak kadar da keskin olabilen Topuz’da tasarlanan-aktarılan bu evren elbette dışarıya dönük bir tebliğ aracı olmaktan çok tüketildiği İslami cemaatler içine dönük bir eğitim aracıdır. Bu keskinlik önceden zaten sindirilmiş bazı fikirlere sahip bir okuyucu, belli başlı İslami kavramlarla donanmış bir zemin talep etmektedir. Amaç çocukları - yarının nesillerini istenilen İslam yorumuna göre hazırlayabilmek, edindikleri önceki bilgileri çizgi romanın sağladığı imkânlarla pekiştirmektir. Topuz’un dolaştığı dergiler, yayınevleri ve gazetelere göz atılırsa bunların ayrı İslami gruplara (kimi zaman birbirleri ile kavgalı) ait olmasına rağmen vazedilen İslam anlayışının hepsi tarafından kabul edilebilecek, hepsinin ortak özelliklerini taşıyan oldukça yerel bir zemin olduğu görülebilir. Çocuk muhayyilesine hitap edebilen macera örgüsü ve teknik özellikleri ile döneminin koşulları için başarılı ve göze batmayan bir propaganda aracı olabilmiştir. İşte bu yüzden de merkez sağ hükümetlerle yeni yeni girift ilişkiler kurmaya,  ekonomik açıdan da holdingleşip palazlanmaya başlayan bu İslami gruplar zaman zaman Vehip Sinan’ın iktidar eleştirisi yaptığı keskin siyasi karikatürlerini hoş karşılanmayıp bunlara sansür uygulasalar (Alpin, 1999:5 ), bazen kendisinin sadece karikatür dışındaki çalışmalarından faydalansalar da Topuz’dan hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir.

Topuz’dan çok sonraları ise İslami kesimin dönüşerek de olsa muhalefetten iktidara yürüyüşü ile birlikte Topuz’un naif ahlakçılığı, samimi nasihatçiliği geride bırakılan bir dünyaya ait olarak artık arkaik kalacak[2] muhafazakâr kesim yeniden kurgulanan siyasi dengelerin bir sonucu olarak bambaşka fikirler ve kültürel eserler üretmeye başlayınca çizgi roman olarak da Herotürk gibi çok daha farklı bir yerde duran bir kahraman yaratacaktır çocuklar için.    


Finalde Topuz ve Tamer tarafından başarılamasa bile “Hidayet” kaçınılmazdır, kaktüsler bile şahadet parmaklarıyla bu tabloya katılır...  (İzin Dede)
Kötü adama gösterilen hayaller-illüzyonlar Topuz’la Tamer’in bolca başvurdukları bir terbiye aracıdır. (İzin Dede) Tarif edilen hayali durumlar-tablolar Vehip Sinan’ın beslendiği İslami literatürde de sıkça başvurulan bir anlatı unsurudur. 

Küçüklere öğütler: Büyükler her şeyin hayırlısını bilir. (İzin Dede) 




[1] Topuz ile Tamer süper güçlerini önceleri sihirli tüylerinden yani oldukça yerel bir masal motifinden alırken ilerleyen bölümlerde bunlar modern çizgi roman motiflerine daha uygun olarak uzaylıların verdiği üstün güçlere sahip bileziklere yerini bırakmıştır.
[2] Belki de bu zaman dışına itilme yüzünden Topuz’un maceralarının Nesil Yayınları tarafından toparlanıp 12 bülümlük bir seri halinde yayımlanması planlanırken yalnızca ilk üç albüm 2009 yılında yayımlanabilmiş ancak serinin gerisi gelmemiştir. 

4 yorum:

  1. Gayet esaslı ve incelikli bir eleştiri yazısı, keşke daha önce yazılabilseydi.

    YanıtlaSil
  2. Kaleminize klavyenize sağlık.
    Çok başarılı, keyifli bir yazı olmuş.
    Yenilerini dört gözle bekleyeceğim.

    YanıtlaSil