22 Şubat 2018 Perşembe

Demirci Kawa Hitler'e karsi

Hikaye ikinci dunya savasi sirasinda Iran'da artmakta olan Alman etkisiyle baslar. Savastan once uzun yillardir Iran ve Almanya arasinda artan bir isbirligi vardir: Almanlar Iran'a teknoloji transferi yapmakta Iran ise onlara gelisen Alman ekonomisinin ihtiyac duydugu hammedeleri saglamaktadir. Savas carklari icin cok degerli petrol yataklarinin Almanlarin eline dusmesinden endise eden Sovyetler ve Ingiltere birlikte Iran'i isgal eder. Gorunurde ayakta kalan bir Iran hukumeti vardir ama butun isler bu iki ulkenin isgalci ordulari tarafindan ve onayiyla yurutulmektedir. 

Savas diger cephelerde hizla devam ederken Iran icinde ise Iranlilari kazanmak amaciyla bir propaganda savasi yurutulmektedir. Turlu gorsel ve isitsel kanallardan yurtulen Ingiliz propagandasinin belki de en ilginci Şehname uzerine kurulu olanidir. 

O donem BBC Farsca icin de calisan bir Iranli akademisyen Mojtaba Minovi'ye danisildiginda iyi-etkili bir propaganda araci olarak Şehname'yi ve minyaturleri isaret eder Minovi. Zira bir tarihci ve edebiyatci olarak eserin ve minyaturun Iran halki uzerindeki etkisinin derinligini, sembolizminin gucunun farkindadir. Boylece birbiri ardina takip edildiginde hikayeyi tamamlayan adeta bir cizgi roman estetigine yaklasan asagidaki posterler-posta kartlari ortaya cikar. 

Şehname'deki en meshur hikayelerden biri secilmistir, efsaneye gore refah dolu Cemsit doneminin sonunu getiren zalim hukumdar Dahhak Hitler'le eslestirilir:


Zulmu o kadar artmistir ki omuzlarindan iki yilan buyur : Mussolini ve Tojo. (Gobels ise Hitler'e hizmet etmektedir) 



Fakat Dahhak kendini tahtindan edecek, zulmunu sonlandiracak 3 atliyi-savasciyi ruyasinda gormektedir: meshur sigara, puro ve pipolariyla Churchill , Stalin  ve Roosevelt. 


Hergun yilanlarini genclerle besleyen zalim hukumdara Demirci Kawa isyan eder ve oglunu geri alir. Uc savasciyi bulup getirir ve boylece zalim hukumdarin sonu gelir.


Hitler ceza olarak oldurulmek yerine Demavend dagina cizilenir. Boylece sonsuza dek omuzlarindaki yilanlar tarafindan iskenceye maruz kalacaktir. Temsil ettigi kotuluk ise yeryuzunden temizlenmistir. 

Oysa butun bu cabalara -ve sagladiklari politik serbestlige- ragmen Iran ekonomisinin tum kaynaklarini kurutan, halki acliga ve sefalete mahkum eden isgal ordulari elbette halk tarafindan benimsenmez. Propagandanin etkisi sinirli olur.   


Kanyaklar: 
  • http://www.historyextra.com/period/second-world-war/persuading-the-people-british-propaganda-in-the-second-world-war/
  • Iran and the Cold War, Rowena Abdul Razak, Published in History Today Volume 68 Issue 3 March 2018
  • http://blogs.bl.uk/asian-and-african/2013/05/the-shahnameh-as-propaganda-for-world-war-ii.html



15 Şubat 2018 Perşembe

Noyan: Conan imana geldiginde

Çizgi roman üretimine çok geç bir dönemde soyunan İslami - muhafazakâr olarak tanımlanabilecek kesimlerin çizgi roman üretim ve tüketiminde ana odakları bir nevi Altın Çağ olarak görülen Osmanlı dönemi olmuştur. Bunun yanında klasik İslami dönemleri ve kahramanları ele alan üretimler de gerçekleşmiştir. Bu kesimler içerisinde Osmanlı öncesi Türk tarihine gösterilen ilgi asgari düzeyde olsa da ilginç örneklere rastlamak da mümkündür. 

Sayıca oldukça az olan bu çizgi romanların genel özellikleri diğer “Orta Asya” çizgi roman kahramanlarının milliyetçi özelliklerini bir ölçüde İslami öğelere dönüştürerek de olsa idame ettirirken öte yandan aralarına keskin farklar koymalarıdır: erotizm içermezler; Karaoğlan, Tarkan ve bütün diğer taklit ettikleri çizgi romanlarda resmedilen Türk’ün kendine has kuvvetini, potansiyelini kabul etmekle birlikte onlara göre bu kuvvet başıbozuk ve gayesizdir. Bu kuvvetin ancak Türk’ün İslam’la “şereflenme”si sonucunda olgunlaştığını, kıvamını bulduğunu, bir yön, akacak bir mecra bularak yıkıcı olmaktan çıkıp yapıcı bir mahiyet kazandığını savunurlar. İslamlaşan Türk’ün artık bir ülküsü vardır. Bu yüzden İslam öncesi Türk tarihi ile ilgilenmezler, bunlar potansiyelin boşa harcandığı "cahiliye" yıllarıdır. 

Türkiye Çocuk dergisinin 1982’de verdiği çizgi roman eki Noyan’ın ilk sayısındaki sunumu Türk’ün bu dönüşümünün simgeleriyle dolu bir beyanname niteliğindedir: 

İşte kahramanımız NOYAN, Moğol zulmünün hâkim olduğu zamanda yaşamış bir yiğitti. Yüreği korkusuz, bileği güçlü, kılıcı keskindi.
Kendisini bildi bileli çifte su verilmiş çelik kılıcı elinden düşmemiş, ömrünün çoğu savaş alanlarında geçmişti.
Birgün Necmeddin-i Kübra ile tanışınca o savaşcı ruhu İslam inancıyla bütünleşti. Nam için kalkan kılıcı, Allah için inmeye başladı.

Türk’ün bedenleşmiş hali Noyan savaşçı bir ruha sahiptir, korkusuz ve güçlüdür. Ancak Necmeddin-i Kübra ile karşılaşınca –yani “Türk” İslam’la şereflenince- dünyevi ihtiraslar için harcanan enerjisi Allah yolunda sarf edilmeye başlar. Türk artık Allah’ın kılıcı olmuştur.

11 sayı suren serinin yazar ve çizeri Cem Ertürk başta Conan olmak üzere yerli yabancı çizgi romanlardan esinlenmenin ötesinde apaçık alıntılar yaparak hikâyeyi oluşturmaya çalışmıştır. Alıntılar kimi zaman bir panel veya figürle sınırlıyken kimi zaman bazı Conan (SSOC) sayfaları olduğu gibi kullanılmıştır. (Diyaloglar değiştirilerek ve hafif rötuşlarla, zira mücahidimizin Conan gibi baldırı çıplak dolaşması/dövüşmesi beklenemez) : 



Seri pek çok aksaklıklar barındırmaktadır; kahramanın ismi Noyan İslam öncesi donemde kullanılan bir Türk - Moğol ismi ve aynı zamanda kahramanın mücadele ettiği Moğollarda bir askeri unvandır. Çizerimiz Müslüman olan ilk Türk hakanı Saltuk Buğra Han destanında olduğu gibi ismini değiştirmeyi nedense düşünememiştir. Kaldı ki isim yıllar sonra bir başka popüler kültür eseri ‘Diriliş Ertuğrul’ dizisinde kötü karakterlerden birinin ismi olacaktır. 

İkinci bir aksaklık, normal bir CR’daki gibi bir hikâyeye-senaryoya uygun çizimler yapılması yerine değişik Conan sayılarından çalıntı panellerin-sayfaların kurguya uyarlanmasına çalışılması yüzünden yaşanmaktadır. Bir önceki sayfada olmayan kişiler yoktan peyda olur, mekanlar aniden değişir okunması-takip edilmesi zor hale gelir. 

Son olarak bir çizgi roman üretimi ve hikâye anlatma kaygısından çok propaganda yapma kaygısı ön plana geçtiğinden eser oldukça çiğ didaktik bir üslupla adeta bir menakıpnameye döner. Kaçak askerler kısa ve basit bir konuşmayla imana gelir ve Moğollarla savaşmayı kabul ederler. Noyan, Necmettin Kübra’nın tedrisatından bile geçmeden onu sadece savaş meydanında görmesi ile ondan etkilenir, fikirleri şekillenir. Necmettin Kübra kendisi öldügü halde ölmek üzere olan Noyan’ı kerametiyle kurtarır.    

Noyan’da benzeri kılıçlı anlatılarda görülmeyen bir mekân olarak cami çizgi roman panellerine girer 


Cem Ertürk de vermeye çalıştığı mesaj için coğrafya olarak Orta Asya’nın ve zaman olarak Osmanlı öncesinin sıkışıklığının, elini kolunu bağladığının farkına varmış olmalı ki Noyan yerine daha rahat hareket edebileceği bir Osmanlı anlatısı olan Kurtoğlu’na ağırlık verir, senelerce onu devam ettirir. Noyan’da kurduğu eli kılıçlı bileği sağlam savaşçı talebe (mücahit) - yol gösterici öğretmen (sufi) ikili kurgusuna Kurdoğlu’nda da devam eder. Bu ikili kurgu aynı zamanda donemin siyasi atmosferinin, sert esen Türk -İslam sentezi rüzgârının yansımasıdır. 

    

9 Şubat 2018 Cuma

Gec kalmis bir veda : Yabani

Mizah dergilerimizin genelde uzun soluklu maceralarina ragmen maalesef CR odakli dergilerimiz hep kisa omurlu -kisa soluklu olmakta. Bu CR dergisi denemelerinin son halkalarindan biri Yabani oldu. 

Oysa ozellikle Avrupa ulkelerin CR dergileri CR sektorunun belkemigini olusturmus, nice karakter yaratilmasina, yazar ve cizer yetismesine vesile olmustur. Ornegin bugun Amerika piyasasinda yazip cizen pek cok Ingiliz sanatcisinin ilk isleri Birlesik Devletler'de 2000AD gelenegindeki dergilerde yer almistir.  

Benim gorebildigim kadari ile bu tur dergilerin yuklendigi cesitli islevler var; ilk olarak sevilen zaten bilinen yazar-cizerleri ve karakterleri okurla yeniden bulusturmak icin medyumlar haline geliyorlar. Nitekim Yabani sayesinde de uzun sureden sonra ilk kez bir Karabasan hikayesi (sayi:5), bir Seyfettin Efendi macerasi okuyabildik (sayi:9).  

Ikinci bir islev ise -belki de daha onemlisi- yeni yazar-cizerlerin yetismesi; bir okul vazifesi gormesidir. Yabani de bu misyonu hakkiyla yerine getirmise benzer. Imzalarini -en azindan benim- ilk kez gordugum bircok yazar-cizerle bizi tanistirdi. Benim en cok dikkatimi ceken kendilerine has usluplariyla ilk kez karsilastigim iki cizer : "Kesif" (sayi:2 Poyraz Demiralp) ve Kartel  (sayi:3 Alper Caytas) oldu. Iki kisa bilim-kurgu hikayesi de Devrim Kunter tarafindan kaleme alinmis, ikisinin ortak ozelligi de bir-kac sayfa icinde bir evreni, bir zaman-mekan kesisimini cok net olarak okuyucuya aktarabilmesindeki basari. Her ikisinde de kurgulanan evrenin icinde uzun yada kisa bir onaciklama-ozet olmaksizin dalabiliyor ve yabancilik cekmiyorsunuz. Bilim-kurgu kimi zaman kucumsense de bunun ne kadar hatali bir onyargi oldugunu bu iki kucuk hikayede bile gorebilirsiniz: ilk hikayede saglam bir tore/din elestirisi ikincinde ise kapitalizm/sistem elestirisi bulabilirsiniz. 


Son olarak deneysel islere alan acmasidir; bu yuzden bunca guzel hikayeye-cizgiye ragmen ise Yabani'nin ana omurgasi "Kralina Isyan" hikayesi olmustur kanimca. Temel olarak bizim evrenimizden-tarihimizden izler tasiyan ama baska bir evrende gecen bir hikayedir. Totaliter bir rejime direnmeye calisan bir avuc insanin oykusu hemen tematik olarak CR'larda ve populer kulturde cok kullanilan bir konu olsa da (Flash Gordon herhalde CR'daki sablonu ortaya koyan eserdir) bunun nasil islendigidir onemli olan: Direnisciler yerli-kulturumuzden mitolojimizden alinmistir: Koroglu ve Dede Korkut. Bu manada yillar once Tengiz'la Sahap Ayhan'in denedigini bambaska bir uslup ve boyutla dener Devrim Kunter. 

Daha da ilginci mucadele ettikleri duzendir. Bu evrendeki baskici yapilanmanin teokratik bir kokeni oldugu asikardir ama bu cok muhtemeldir ki dinin bugun heterodoks dedigimiz aslinda azinlikta/kiyida olan -iktidardan uzak olan yorumunu cagristirmaktadir. Bunu dogrudan ifade etmek yerine  Megasah, Pir Ece, Pir Asker gibi ustalikla uretilen/kullanilan kelimelerden, kullanilan kimi renklerden ve tasarlanan kiyafetlerden sezmekteyiz. (isim yaratmanin, kelime turetmenin Uber cizgi romanin atmosferine yaptigi katkidan bahsetmistir) Bu kurgu aslinda alternatif tarih diye gruplanan bir turun icinde degerlendirilebilir; ornegin Osmanli dinin ortodoks yorumu yerine heterodoks yorumu ustune bina edilse-yukselse ne olurdu gibi bir soru sormak mumkundur. (Elbette teknolojinin de kurumlarin da hukugun da farkli evrimlestigi oldukca farkli-fantastik bir tarih cizgisinden bahsediyoruz) Kaldi ki bu heterodoks hakimiyetteki teokratik hukumdarligin mumkun oldugu Safeviler gibi orneklerle gormek de mumkundur.  Pir Eceler bir nevi Judge Dredd evrenindeki yargiclar gibi davanmaktadirlar, hukmu verip akabinde infazi ayni yerde gerceklestirmektedirler. Ismi yine turetilmis kestere adli bir silah kullanmaktadir. 


Sistem biraz da bu heteradoks dokusundan oturu kadinlara onemli vazifeler vermekte ama ayni zamanda siki kurallarla denetlemektedir de (saclari gozukunce pir eceliginin dusmesi gibi). Pir Ece'nin isyanci grubumuza katilmasindan sonra bir karakter daha (Flash Gordon'a, Prens Thun karakterine baska bir selamla, yine Tengiz'de oldugu gibi) -bir aslan adam- Serbars (ser-bas, bars-pars/leopar gibi kedilere verilen isim) katilir. Boylece grubumuz tamamlanmis olur.  

Serbars


Prince Thun

Maalesef hem hikaye ve hem de sirtlandigi Yabani dergisi su an icin yarim kalmis gozukmektedir. Umuyoruz ki bir gun baska formatlarla -peryotlarla da olsa (daha bahsetmeye vakit ayiramadigimiz harika kapaklari ve korku hikayeleri ile ) devamini gorebiliriz bu seruvenin. 


5 Şubat 2018 Pazartesi

Darwin's Diaries

Tarihi kisiliklerin populer kultur urunlerinde bambaska rollerde kullanilmasi yeni degil elbette; bu yuzden Abraham Lincoln'u  'Vampire Hunter' olarak izlemek ya da Nikola Tesla'yi sayisiz bilim-kurgu urununde gormek cok sasirtici/orjinal degil artik (Gecenlerde de Amelia Earhart'in nasil bir CR kahramani oldugunu gormustuk). Darwin's Diaries de Darwin'i hikayenin kahramani yaparak bu halkaya ekleniyor. 2010-12 arasinda cikan 3 sayiyla tamamlanan bir mini-seri. 



Hikayemiz Charles Darwin'in York'da islenen garip cinayetleri incelemesi icin -uzmanligina basvurmak adina- buraya gitmesi ile basliyor. Bir Sherlock Holmes hikayesine benzeyen bu baslangic kisa surede cinayetlerin ardinda bir tur 'kurt adam' hikayesi yattiginin anlasilmasi ile farkli bir donemece giriyor.




Yazar Sylvain Runberg (kendisini Orbital serisi ile tanimaktayiz) hikayeyi tarihi bir atmosfere yerlestirmekte oldukca basarili; Darwin'in London Zoo'da hayvanlar uzerinde gozlem yapmasindan York'daki tren yolu calismalarina, donemde baslayan kadin haklari mucadelesi-orgutlenmelerinden Ingiltere'nin aristokrasi/yuksek sosyal tabaka disindaki sefaleti-kirli gece hayatina hikaye gayet basarili bir sekilde oturuyor tarihsel dokuya. Cizerimiz Ispanyol Ocana ise Fransiz-Belcika ekolunun-pazarinin adeta dev bir miknatis gibi cevre ulkelerden (ve dunyanin diger yerlerinden) yetenekli cizerleri kendisine cekmesinin son orneklerinden. Realist, dinamik, datayli ve oldukca canli paneller uretiyor.



Olup biteni kendileri icin firsat bilip hikayeye dahil olan druidler-pagan fanatikler ise farkli bir renk katmakta tum akisa. Dinsel fanatizmin varabilecegi noktalari gormek adina oldukca basarili bir eklenti.


Sonucta hikaye kendisini zevkle okutuyor ama tek sikintisi cok islenmis-tuketilmis kurtadam, man-beast odagi etrafinda donmesi ; bunun disinda oldukca basarili bir calisma. 

1 Şubat 2018 Perşembe

Bambaska bir Batman

Batman belki de sinemada, animasyonlarda ve CR'larda en cok yorumlanan, farkli hikayeleri uretilen, crossoverlari, parodileri yapilan en populer kahramanlardan biri (bu alanda belki tek rakibi Orumcek Adam olabilir) 

Seri ardina yeni seri, team-uplar vs derken tam "yeter artik, daha fazla Batman gormek istemiyorum" noktasina ulastiginizda bambaska-yepyeni-taze bir yorumla karsilasabiliyorsunuz. Benim ozellikle bekledigim ya da begendigim (ana Batman hikayelerinin-surekliliginin disinda) birkac ornek: 

Ilki bir crossover; Batman dunyasi ile Judge Dredd dunyasinin birbirlerine gecmesiyle yasanan bir macera (Judgment on Gotham - 1991) . Hikaye hem ustalikla kurgulanmis hem de artistik still olarak 2000AD dergisinin ve Judge Dredd evreninin izlerini gorebilmeniz acisindan cok enteresan olmus. Sadece kahramanlar arasinda degil iki dunyanin villian galerisi arasinda da bir isbirligi/mucadele var; kisaca bu album Batman Judge Dredd evreninde olsa nasil yorumlanirdi sorumuza en yetkin ellerden yani Judge Dredd'in yaraticilarindan, 2000AD'nin yazar-cizerlerinden cevap veriyor. 


Bir baska what-if hikayesi en sevdigim alt-turlerden steampunka yakin bir album ve en yetkin isimlerden Mignola'nin cizimleriyle: "Gotham by Gaslight" -1989. Hellboy evreninden firlamis bir Batman; Londra'dan sonra cinayetlerine Gotham'da devam eden Karindesen Jack'e karsi. Fakat ne yazik ki bu albumu Mignola kaleme almamis sadece ilk hikayesini cizmis. 


Bundan daha mukemmeli ise Mignola'nin yazdigi Batman evreni; evren diyorum zira 3 sayilik bir macerada Mignola hemen tum Batman villianlarini -ve bu arada kimi dostlarini- tum Batman hikayesini bastan yazmakta: "The Doom That Came to Gotham" - 2001. Mr. Freeze'den Poison Ivy'ye; Penguen'den Killer Croc'a, Green Arrow'dan  Ra's al Ghul'a tum karakterlerin dogusu ve varlik nedenleri bir Hellboy-BPRD hikayesi ("Plague of Frogs"a benzeyen bir hikaye) ile yeniden mana kazaniyor. Oyle ki bazilarinin (Green Arrow ve Killer Croc gibi) orjin hikayeleri asillarindan daha iyi yaziliyor. Tum karakterleri Mignola tek tek incelikle islemekte ve hepsi buyuk anlatisinda birer piyon olmakta. Bir muddet sonra bir Batman hikayesi bile okudugunuzu unutup sadece Mignola'nin Lovercraftian sihrine birakiyorsunuz kendinizi. Keske cok daha uzun soluklu bir seri olabilseymis.




Liste cok daha uzun olabilir ama guncel bir albumle bitirelim: Baska bir ornegi var mi bilmiyorum ama sanirim ilk kez BD dunyasindan biri BD estetigi, formlariyla bir Batman hikayesi yazip resimliyor. BD'nin yukselen yildizlarindan Scorpion'un ressami Marini iki bolumluk bir Batman hikayesi yapmakta. Ikinci ve son bolum henuz cikmadi ama daha ilk albumden ("The Dark Prince Charming") hikayenin Batman antolojisinde kendine has bir yer edineceginden kusku yok. Marini akrilik boyayla tek tek renklendirdigi panellerle ilanilmaz bir kahverengi-sari Gotham atmosferi ve cok dinamik bir Joker karakteri yaratmayi basarmis.