30 Mayıs 2018 Çarşamba

Samim Utkun - Turkiye Cocuk Illustrasyonlari

Cizgi Roman emektari Samim Utkun kariyerinin son kismini Ihlas grubu icinde gecirdi, burada hem gazetede, verdigi eklerde hem de Turkiye Cocuk dergisinde bircok illustrasyona imza atti. Bunlar genel olarak tarihi-dini (Ihlas yayin grubu soz konusu oldugundan genelde bu ikisinin karisimi) hikayeler-anlatilar icin cizilmis illustrasyonlar. Bazen de bu medyumlar arasindan tekrar tekrar kullanilmis isler. 

Henuz Cizgi Roman arastimalarinin bile yeterince yapilmadigi ulkemizde illustrasyon maalesef basin tarihinin pek dokunulmamis konularindan. Umarim birgun bunlar uzerinde kapsamli incelemeler-derlemeler okuyabiliriz.  

Asagida Samim Utkun'un Turkiye Cocuk islerinden bir secki var (benim favorim en sondaki mum isiginda calisan bilim insani tiplemesi :) ) :  




















27 Mayıs 2018 Pazar

Tenten'de Dogu-Bati

'Firavunun Puroları' (sonradan yeniden cizilmis-renklendirilmis haliyle bile) Tenten'in gecis donemi maceralarindan ; ne onceki 'irkcilik' suclamalarina neden olan daha acemi albumlere benziyor ne de sonraki bildigimiz-sevdigimiz Tenten'in iyi arastirilmis, sacma onyargilardan arindirilmis, gizem dolu hikayelerine benziyor. Gizem ve macera albume konu olsa da fillerle bir borazan yardimi ile konusma, yahut bir kaplana deli gomlegi gecirme gibi sacmaliklar albumu o bildigimiz Tenten atmosferinden uzaklastiriyor. 

Tenten'in hemen hemen tum albumlerinde Dogu-Bati hakkinda soylenecek sey cok ama daha bu erken donem albumde bile Herge onemli bir noktayi hassasiyetle tespit etmise benziyor; Dogu'nun Bati karsinindaki gitgelli ask-nefret iliskisi: En "Bati" karsiti-yerelci-millici (adina ne derseniz deyin) kesimlerin bile Bati'nin bir kultur-teknoloji-sanat urunu karsisinda gosterebilecegi-gosterdigi asktan bahsediyoruz (bu icten ice yasanan takdir hissini bati nefretini en cok disa vuran kesimlerin her konusmasinda yazisinda bulabilirsiniz aslinda; 'bizim niye bir x'imiz olmasin') :   


Seyh Bati'nin sozde-medeniyetine saydirirken karsisindakinin maceralarina bayildigi Tenten oldugunu anlamasi uzerine yelkenleri suya indirir. 


25 Mayıs 2018 Cuma

Jérôme Bloche

Alain Dodier'in coktan 25. albume ulasmis genc dedektifi Jérôme Bloche'la sonunda ilk kez Ingilizceye cevirilmesi sayesinde tanisabildim. Jerome odasinin duvarlarinda Humphrey Bogart resimleri yapistiran, dedektif olabilmek icin dersler alan genc bir hayalperest. Karakteri enteresan kilmak icin eklenmis 'ilginc hobi' kategorisinde bile degisik ulkelerden hostes sevgilisinin getirdigi polis sirenlerinin seslerini dinlemekte. 

Ama sonunda istedigi oluyor ve hayalperest-sakar dedektifimiz kendini Paris'i karistiran gizemli-seri cinayetlerin ortasinda bunlari cozmek icin cabalarken buluyor. Keyifle okunacak aksiyonu ve gizemi harmanlayan bir polisiye hikaye.  

Dodier'in cizgisini belli basli Frankafon akimlara koymak zor, zaten yaratilis yili itibari ile (82) belli basli Fransiz ekollerinin arasindaki sinirlarin belirginsizlestigi nispeten yeni bir doneme tekabul ediyor. Gercekciye yakin bir cizgi ama koca patatees burunlarla Marcinee ekolune de kayabiliyor kimi zaman. Kendine has, zevkle takip edilebilecek bir cizgi. 

Hikayenein yaratilisinin nispeten yakin tarihli olmasina ragmen internet, cep telefonu ve teknoloji devrimi oncesi bir doneme; hem ulasimin hem de iletisimin bugune gore kisitli bir doneme ait olmasi 
yuzunden de klasik Frankafon kahramanlarinin, Tenten'in, Blake & Mortimer'in  nostaljik tadini tasiyor elbette. 





Henuz bir album tercume edildi Ingilizceye, ikincisi de yolda ama album kalitesi ve maceralar boyle giderse devami gelir butun seriyi takip edebiliriz saniyorum. 

ilk cizimler


16 Mayıs 2018 Çarşamba

Obelix ve Buyuk Hayaller

Obelix and Co. (Oburiks ve Şirketi - 1976) harika bir modern hayat/kapitalizm parodisidir: Romalilarin kapitalimzin-paranin ve modern sirketlerin gucunu kullanarak Galyalilari bastan cikartmaya, yozlastirmaya ve birbirlerine dusurerek yenmeye calismalari anlatir. Bu yonuyle onceki bir albume de (Mansions of Gods / Tanrılar Sitesi - 1971) oldukca benzer.






Ama maceralari kisa surede pespese okuyunca baska baglantilar da gorunmekte; Obelix and Co.'dan seneler once bu fikrin ilk hali baska bir macerada iki sayfada kisaca islenmistir: Asterix and the Chieftain's Shield (Asteriks Galya Kalkanı - 1967)

Meshur kalkanin pesinde kosan ikilimizin yolu teker uretip tum dunyaya satan bir "uretim tesisi"ne duser. Burada modern bir sirketin satis-pazarlama-uretim-muhasebe surecleri ile anakronik bir sekilde karsilasan ve sasiran ikilimizden Obelix kendi menhir isinin boyle olmasi halinde neler olabileceginin hayalini kurmaya baslar:




Belki de ustad Goscinny yillar sonra bu nuve halindeki hayali-harika kucuk fikri ele alip gelistirerek-seneryo geregi gerceklestirerek "Obelix and Co."yu ortaya cikarmistir.   

14 Mayıs 2018 Pazartesi

Axel Scheffler - Gruffalo

Axel Scheffler ozellikle Julia Donaldson ile yarattiklari karakterle, kitaplarla su anda yasayan en populer, en basarili cocuk kitaplari illustratoru olmus durumda. Artik neredeyse 20 yasinda olan, bircok dile cevrilip milyonlarca satan, muzikalleri, tiyatrolari, animasyonu yapilan Gruffalo bir cocuk klasigi olmus durumda bile. Gercekten son yillarin bu alandaki en basarili ikilisi durumundalar zira ne Axel Scheffler'in tek basina yazip cizdigi kitaplar ne de Julia Donaldson'in baskalari ile calismalari ortak calismalari kadar basarili olmus degil.  

Gecen hafta bu buyuk ustayi canli cizim-Alman aksani ile cocuklara hikaye okumasi ve cizimleri hakkinda detaylar verirken izleme firsati buldum, meraklisi icin birkac not: 

- Asla digital calismiyor, cizimlerinin bu kadar canli-etkileyici olmasinin altinda yatan nedenlerden biri de bu. 
- Donaldson ile bunca yildan sonra bile ilginc bir sekilde dogrudan birlikte calimak yerine bir editor vasitasiyla calisiyorlar.
- Bu tarz etkinliklerde canli cizdikleri sonrasinda bir yardim kurulusu icin acik arttirma ile satilmakta.
- Grufolo'nun ilk karalamalari burada :




- Ilk kapak icin reddedilen calismalardan biri asagida; zira ozellikle cocuk kitaplarinda ana karakterin kapakta gorunmesi altin kurallardan biri. Her ne kadar golgesinin gozukmesi estetik ve esrarengiz olsa da cocuklar icin kafa karistirici olabilir:






11 Mayıs 2018 Cuma

Suat Yalaz'dan Yakın Tarih - 1




Karaoğlan’ın yaratıcısı Suat Yalaz, Yandım Ali ile başlayan yakın tarihe olan ilgisini birbiri ardına resimlediği belgesel çizgi romanlar serisi ile sürdürür. Yandım Ali’de denediği Orta Asya steplerinden Osmanlı’nın son dönemine taşıdığı “Karaoğlan” karakterinin yerine (1) bu sefer kahramanları gerçek tarihi kişiliklerdir. Kendisinden önce başka çizerlerin düştüğü tuzaga düşmemek için (ornegin Altin Sacli Kahraman)  olsa gerek Yalaz doğrudan doğruya Atatürk’ün hayatını, Kurtuluş Savaşı’nı ya da Cumhuriyet’in kuruluşunu konu edinmez. Bunun yerine Topal Osman Ağa, Çerkez Ethem ve Enver Paşa gibi hayatları tüm bu önemli dönemeçlerle iç içe geçmiş, kaynaşmış bazı tarihi kişiler üzerinden anlatır tüm bir dönemi.

Yalaz’ın belgesel çizgi romanlar serisi üzerinde titizlikle çalışılmış eserlerdir; metinler hazırlanırken pek çok kaynak taranmıştır, Yalaz’ın asıl faydalandığı kaynakları genelde resmi tarihin ana kaynakları olsa da yer yer çelişkili görüşler, farklı rivayetler de dipnotlarla özetlenir.

Yalaz’ın usta çizgileri, detaylı portreleri - arka fonları; pek çok fotoğraf, afiş, mektup, harita gibi belgeleri görselleştirilerek çizgi romanlara dâhil etmesi atmosferin kurgulanması ve inandırıcılığın arttırılmasına yardımcı olur. Savaş sahneleri usta bir aksiyon ressamı Yalaz’ın fırçasından etkileyici bir şekilde verilir. Zaten tecrübeli bir hikâye anlatıcısı olan Yalaz’ın ortaya çıkardığı kurgu da tarih içerisinde yaptığı ileri geri sıçramalar; paralel hikâyelerin aynı anda ele alınması hikâyenin akıcılığına katkı sağlar. Bu noktada aksayan tek yön, aynı başlık altında önceden zaten anlatılmış bir olayın ilerleyen sayfalarda tekrar ele alınması gibi -gazetelerde günlük tefrika amacıyla yapılan üretim yüzünden- düşülen normal tekrarlardır.




Yalaz, daha önce Başoğlu’nun yaptığı hataları yapmaz: hem Enver Paşa hem Atatürk birer portre ya da büst gibi değil jestleri-mimikleri, duyguları-tepkileri olan insanlar şeklinde resmedilir. Bu da çizgi romanın atmosferini destekler, inandırıcılığını arttırır. Başoğlu’nun yaralandığında bile tepki vermeyen insanotesi Atatürk’ü (Sarı Saçlı Kahraman), Yalaz’ın aynı sahneyi çok daha inandırıcı ve gerçekçi bir biçimde ele alması (Enver Paşa Efsanesi)'ni karsilastirmak yeterlidir. 
İlk eser 1992 yılında Sabah gazetesinde tefrika edilen 1993 yılında ise albümleşen “Enver Paşa Efsanesi”dir.

Yakın tarihimizin en tartışmalı isimlerindendir Enver Paşa; Türkiye’deki her görüş durduğu yere göre Paşanın bambaşka bir portresini çizmiştir. Bu portreler muhteris, beceriksiz, hayalperest bir sergüzeştten vatanperver, dahi bir kahramana kadar renkler içerir. Hatta benzer görüşte insanlar için bile mevzu Enver Paşa olduğunda işler karışabilir. Örneğin İslamci kesimin önde gelen kalemlerinden Hakan Albayrak  27-29-30 Mart 2010 tarihlerinde Yeni Şafak gazetesinde yazmış olduğu üç köşe yazısında İslami kesimlerde oldukça yaygın İttihatçı beceriksizliği – masonluk - ihanet kanaatlerinin aksine Enver Paşa’yı savunmuştur. Paşanın aldığı bazı kararların tarihin dayatması olduğunu, başarısızlık gibi algılanan bazı olayların ise sonrasında olumlu sonuçlar doğurduğunu işlediği yazılara büyük tepki almış, tartışma yaratmıştır.

Öte yandan Paşanın hayatı bir çizgi roman için biçilmiş kaftandır, bir çizgi roman kahramanına albümlerce yetecek macerayı kısa hayatına sığdırmıştır. Bu hayat ünlü çizgi romancı Hugo Pratt’ın da dikkatini çekmiş ve Enver Paşa Corto Maltese’nin “Semerkant'taki Altın Yaldızlı Ev” albümüne konuk olmuştur.


Çizgi romanlar boyunca Lawrence söz konusu olduğunda Yalaz’ın dili müstehzi ve manidardır; ‘beyaz tenli, mavi gözlü sarışın genç’ gencecikken Bedevilerce ‘en uzak harabelere’ götürülür. Her kelimesi Lawrence’ın eşcinselliğine yapılan atıflarla dolu metin oldukça manidar bir çizimle verilir: az sonra olacaklar yüzünden gözleri ışıl ışıl parlayan Bedeviler ve ‘parlak’ bir oğlan. Bu kirli-sapkın(!) ilişki aynı zamanda Osmanlı’ya karşı yapılan kirli işbirliğinin de temsilcisidir.  (Enver Paşa Efsanesi)

Yalaz’a göre Abdülhamid’in yaptığı yanlışlar ortadadır:  ‘Abdülhamid’in, Mithad Paşa’yı sürüp, Millet Meclisi’ni süresiz kapattıktan sonra, (toplam 33 yıl süren) kapalı, bilgisiz ve dünya gidişine ilgisiz zorba yönetimi...’(Yalaz, 1993a:23)ne karşın Namık Kemal şiirleri ile yetişmiş bir kurmay subay kuşağı imparatorluğun kötü gidişatına türlü çareler aramaktadır. Enver Bey “Millet-i Osmanî” diyor başka bir şey demiyorken bir başka kurmay subay –Mustafa Kemal- yeni bir şeyler söylüyordu: ‘Savunulması zor, ulaşılması güç, bizim olmayan yerleri, dini, töresi, geleneği bizden olmayan ulusları terk edip kendi has vatanımızı belirlemeli, sadece onun için çarpışmalı, gerekirse onun için ölmeliyiz’ (Yalaz, 1993a:27). Yalaz çizgi roman boyunca Enver Paşanın hem olumlu olduğunu düşündüğü yönlerini hem de başarısızlıklarını denge gözeterek vermeye çalışır: genç bir askerken gözüpekliğine, eşkıya karşısındaki başarılarına diyecek yoktur; teşkilatçı bir Paşa olarak ise orduyu gençleştirmiş, düzene sokmuş, ‘asker askere subay subaya benzemişti’  öte yandan düzeltilen ordu ‘hayalci ve maceracı Enver’in elinde büyük bir felakete yürüyordu’(Yalaz, 1993a:82).  

Albüm ilerledikçe her aşamada Mustafa Kemal ile Enver Paşa karşılaştırılır; Çanakkale gibi zaferler neredeyse tümüyle Mustafa Kemal’e mal edilirken Enver Paşa’nın payına Sarıkamış gibi yenilgiler, hezimetler kalmıştır. Çanakkale zaferinde Atatürk’ün rolü ve payı zaten ülkemizde her zaman bir ideolojik turnusol kâğıdı olmuştur. Atatürkçü bir tarih okuması Atatürk’ün rolünü adeta tüm savaşın yegâne kayda değer komutanı mertebesine yükseltebilirken örneğin muhafazakâr – İslamci bir tarih okuması tüm Çanakkale savaşını Atatürk’ün adını bile anmadan anlatabilir. Aynı şekilde Sarıkamış’ta donarak ölen askerlerin sayısı da bir başka siyasi turnusol kâğıdıdır. Yalaz tarafından da tekrar edilen ‘tek kurşun atmadan donarak şehit olan 90 bin asker’ rakamı bazı tarihçilere göre abartılmış bir rakamdır. Enver Paşa nasıl Sarıkamış hezimetinden sonra bunu kamuoyundan gizlemek adına basına sansür uygulamışsa; Kurtuluş savaşı sırasında da bir ona karşıt propaganda çalışması yapılmıştır. Örneğin Murat Bardakçı’ya göre bu abartılı rakam herhangi bir bozgun durumunda Anadolu’ya geçmeye hazırlanan Enver Paşa’yı karalama kampanyasının bir parçasıdır:

Ankara hükümeti, işte bu yüzden Enver Paşa aleyhinde bir karalama kampanyasına girişmeye mecburdu ve Sarıkamış bozgunuyla ilgili abartmalar da kampanyanın bir parçasıydı. Bunu, Enver Paşa ve arkadaşlarının ‘Bolşevik oldukları’, ‘Ruslar’dan para aldıkları’, hatta ‘erkeklerle kadınların birarada dolaşmasına izin verdikleri’ şeklinde daha başka aleyhte propagandalar takip edecekti. (Bardakçı, 2006)

“Millet-i Osmanî” fikri iflas edip de savaş da kaybedilince yeni bir hayalin peşinde koşar Enver Paşa: Turancılık. Bir taraftan Anadolu’ya dönüş yollarını yoklasa da maceralı hayatı Pamir dağları eteklerinde Rus mitralyözleri önünde son bulur. Yalaz, Orta Asya’ya olan ilgisi nedeniyle de olsa gerek Paşa’nın bir rüya peşinde ölümünü destansı bir şekilde ele alarak albümü sonlandırır. 



(1) Yandım Ali Karaoğlan’ın Osmanlı’nın son döneminde yaşamış reankarnasyonudur adeta. Çizim ve tip itibari ile ona benzemesi bir yana karakter olarak da çok benzer: onun gibi gözünü budaktan sakınmaz, haksızlığa dayanamaz. Düzenli bir ordunun bunaltıcı emir komuta zincirinde yapabilecek bir karakter değil başıbozuk bir maceraperesttir. En sıcak “uğraş” esnasında bile kadınlarla arası mutlaka iyiyken dinle arası pek hoş değildir, yüzeysel bir aidiyettir onun için din.


8 Mayıs 2018 Salı

Pocoyo vs Pepee

Once bir haber; Pocoyo'nun Pepee'ye actigi dava sonuclanmis:

Davayı kabul eden mahkeme, "Pepee" karakterinin tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesine karar verdi. Mahkeme "Pepee" tasarımlarının hükümsüzlüğüne de (marka hakkının sona ermesi, marka sicilinden silinmesi) karar verdi. Yargıtay davacı şirket lehine mahkemenin kararını onadı.
Haber dogruysa ve nihai ise sevindirici bir karar zira ortada esinlenmenin otesinde bir yurutme oldugu asikardi zaten. Pocoyo fanatigi oglum bile 4 yasindayken bir Turkiye ziyaretinde ilk kez Pepee'yi gordugunde Pocoyo sanmisti.

Cizim dunyamizda eskiden telif haklarinin her zaman onemsenmedigini, pek cok sahtekarlik yapildigini biliyoruz. Kaptan Venus ya da Noyan gibi ornekleri burada vermistik ya da Tenten yayinciligi ile ilgili yasananlari okumadiysaniz  Hayalet dergisinde  Çağrı Çalışır'in  ''Herge ve Türk İşi Tenten" yazisini tavsiye ederim. Neyse ki istesek de istemesek de dunyaya daha entegre bir donemdeyiz de bu tur kararlar cikabiliyor; kendi emegiyle, hayalgucuyle, bilegiyle orjinal isler yaratanlarla isin kolayina kacanlar ayirtedilebiliyor.