27 Ocak 2018 Cumartesi

Sandcastle

Deniz kenarinda siradan bir gun gecireceklerini sanan bir grup insan kendilerini birden tuhaf bir girdabin icinde bulur; kucucuk kumsala sikismislardir, zaman olagandisi bir bicimde akmaktadir ve hizla yaslanmaya baslarlar. Kumsaldan zaman ve mekansal olarak kacis yoktur. 


Biraz meshur dizi "Lost"u animsatan plotuyla bir bilim-kugu ya da fantazi hikayesi olarak siniflandirabilecegimiz "Sandcastle" aslinda bunu daha fazla desmemekte. Hikayenin bilim-kurgusal yonunden ziyade kistirilmis bu grup insan arasindaki iliskilere, insanlik hallerine odaklanmakta. Siz neler olup bittigini anlamaya calisirken "bak benim anlatacagim baska seyler-daha onemli mevzular var" diyerek sizi oradan uzaklastirmakta: 



Irkciliktan cinsiyetcilige, yaslanmadan-hastaliktan cinsellige, doguma ve olume kisaca toplumsal hayatinin hemen hergun karsilasilan sorunlari-mutluluklari ustune yogunlasmakta; bunlarin herhangi birini de derinlestirmeden (zira derinlesme icin zaman yoktur, zaman doludizgin akmaktadir) grafik romanin hizli temposuyla birbiri ardina ustumuze boca etmekte. 

Ne hikayesiyle (Oscar Levy) ne de -zaman zaman etkileyici paneller yakalasa da - cizgileriyle (Fredik Peeters) cok ahim sahim bir grafik roman degil Sandcastle; yine de meraklisinin ilgisini cekebilir. 



`

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder