Atatürk’ün 100. Doğum yılına yetiştirilen bir çalışmadır “Altın Saçlı
Kahraman”. 80 darbesi öncesinde başlayan çalışma sonucunda “Devlette süreklilik
esastır” düsturunca 1981 Ocak ayında darbe ertesinde Kültür Bakanlığınca basılır
albüm.
Malkoçoğlu’nun efsanevi yaratıcısı Ayhan Başoğlu Atatürk’ün hayatını
doğumundan itibaren ele alır ve İzmir’in kurtarılışına dek o çok bilinen-tekrarlanan
hikâyeyi anlatır. Albüm çizgi romana özgü anlatım araçlarından asgari ölçüde
yararlanan resimli bir belgesel metin niteliğindedir. Başoğlu aslında yazdığı
önsözde böyle bir çalışmanın zorluğunu ve amacını ortaya koymaktadır:
O halde bir sanatçı olarak bana düşen görev,
Ata’yı genç nesillere tanıtmaya çalışmak değil miydi? Yani resimli hayat hikâyesini
çizmek. Bu bir yerde Türkiye Cumhuriyetinin de hikâyesidir. Çünkü Ata’nın eseri
hayatıdır.
Bu gerçeği farkettiğim anda da sırtımdan aşağı
soğuk bir ter indi. Bu çok iri bir elmas taşını yontmayı üstlenen bir
elmastıraşın korkusu değil miydi? (Başoğlu, 1981:3)
“Yontmak” burada kilit kelimedir, albüm sayfalarında hem tarihten bir hikâye
yontulmakta hem de okuyucunun bu mamul tarihe bakışının eğitilmesi –yontulması-
amaçlanmaktadır. Resmi tarihin Atatürk’ün hayatından ve Cumhuriyetin kuruluş
döneminden seçtiği –bazen yarattığı- kısımlar sayfalar boyunca tekrarlanır,
istenmeyen kısımlar kısa geçilir veya hiç yer bulamaz: Mustafa Kemal’in hangi
mektebe gideceği hikâyesi, karga kovalama hikâyesi gibi kısımlar anlatılır ama örneğin
kardesleri ve kardeslerinin vefatlari gibi netameli konular kendine
yer bulamaz. Kanal seferi veya Sarıkamış bozgunu birer panele sığdırılırken
Çanakkale zaferi sayfalarca anlatılır. Dönemin hemen bütün önemli hadiselerine
şöyle veya böyle değinilirken Ermeni tehciriyle ilgili herhangi bir gönderme
bile yoktur.
Mustafa Kemal’in çocukluk hali enteresan bir şekilde resmedilir, vücudu
çocuk boyutlarında resmedilirken yüz hatları cocuksuluktan uzak, yetişkin bir insan kadar sert ve
ciddidir.
Büyümüş Mustafa Kemal ise her türlü mimikten - ifadeden arınmış,
adeta bir heykel donukluğunda resmedilir. Bu kadar inişli-çıkışlı, heyecanlı ve aksyon dolu
bir serüvende çevresindeki herkesin aksine ne gözleri ne de yüz hatları
değişmektedir paneller arasında. Bu da onun diğer karakterlerden farkını ortaya
koyarak ona adeta doğaüstü bir çehre kazandırmakta ve gercekcilik algisini zedeleyerek çizgi romanlarda kurulan
türe özgü atmosferi sekteye uğratmaktadır. Mitik – heykelsi bir Mustafa Kemal
çizimi aynı zamanda tarihi-gerçek Mustafa Kemal’i de panellerden
uzaklaştırmaktadır.
Bir devrim arifesinde bile Mustafa Kemal’in yüz
hatlarında kıpırtı yoktur Başoğlu’nun panellerinde
|
Kötülerin çizilmesinde ise klişelere sadık kalınır; Arapça öğretmeni Hafız
Efendi, Şeyhülislam Dürizade, İpsala Müftüsü, Kör Ali Hoca ya da ajan Fethi
gibi “kötü” karakterler çirkin olarak çizilir.
“Kötüler” hep çirkin olur… |
Eser ilginç bir şekilde İzmir’in kurtuluşu ile sonlanır, çalışma adeta yarıda
bırakılmış gibidir. Cumhuriyetin kuruluşu ve devrimler aceleye gelmis tek panellik bir son
sayfayla özetlenir.
Resmi tarihi tekrar etmekten - bir de resimli olarak tekrar üretmekten
ileriye gidemeyen, Mustafa Kemal’i çizerken de dini bir kutsalın etrafında
dolaşırcasına oldukça çekingen ve tedirgin davranan albüm bir çizgi roman
üstadının elinden çıkmış olmasına rağmen sıkıcı bir ders kitabı havasını bir
türlü dağıtamaz, başarısız bir egitim-ogretim eseri olmaktan öteye gidemez.
“Gerçek” Mustafa Kemal’i anlamaya çalışmanın ya da resmi tarihle yüzleşmenin
henüz konuşulmadığı - moda olmadığı bir dönemde hem de devlet eliyle
hazırlanmış olması bu sonucu beklenir kılar.
Hocası Hafız Efendinin küçük Mustafa’ya attığı tokadın
resmedildiği panelde Mustafa Kemal’in bulunmaması İslam’da peygamberlerin ya da
kutsalların çizilmemesi kurallına yaklaşır.
|
Ama devlet bu verdiği ilk çizgi roman siparişinden sonra kendisi için yeni
bu propaganda-egitim yöntemini sevecektir; devletin değişik kurumları bundan böyle kendi
meşreplerince çizgi roman yayınlamayı sürdürecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder